"Afüvv", "Gaffar", "Tevvab" aynı mıdır?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Afuvv: Affeden ve merhametli manalarına geliyor. Afüv kelimesi, Kur'an'da beş ayette geçip, dört yerde buna yakın bir mana ifade eden "el-Gafur" ismiyle, bir yerde ise "el-Kadir" ismiyle birlikte kullanılmıştır.

Afüv, kullarının hataları ve günahları nedeniyle oluşan izleri silen ve onları cezalandırmayandır. Kullar, işledikleri günahları terk edip tövbe ettiklerinde ve Allah'tan bağışlanma dilediklerinde, Allah onların bu günahlarını affeder ve hatta onları iyiliklere çevirir. Allah, bu dünyada tövbe eden günahkâr kullarını affeder. Günahlarda ısrar edip tövbe etmeyen mümin kullarını da ahirette affeder.

Bu isimler mana olarak biribirine yakındır, ama aralarında ince farklar da vardır. Tevvab da öne çıkan nokta, tekrardır. Gaffar’da öne çıkan nokta, günahları af ile birlikte gizlemek ve örtmektir. Afuvv isminde ise affın şiddetine işaret vardır.

Gaffar; “Mağfireti, bağışlaması pek çok olan.” Kullarının günâhlarını affeden ve çok bağışlayan. Günâh işlemek, insanların özelliği olduğu gibi, onların günâhlarını örtmek ve bağışlamak da yüce Allah'ın en büyük lütfü ve en çok sevdiği şeydir. “Rabbinizden mağfiret isteyin; çünkü gerçekten O, çok bağışlayandır.” (Nuh Sûresi, 10)

Günahları örten, günahları bağışlayıcı, mağfireti çok manaları ile birlikte bu isimde öne çıkan husus; affın yanında, örtmek ve gizlemek manası vardır. Yani Allah affın yanında, kulun kusurlarını da ört bas ediyor.

Ğaffar ismi, insanı yeisten kurtaran en büyük bir ümit kaynağıdır.

İmam Gazâlî Hazretleri, Ğaffar ismine; ‘Kötüyü, çirkini örten, tekrar tekrar affeden” mânâsını vermiştir.

Tövbesini defalarca bozan bir kul, pişman olarak Allah’ın dergahına sığınsa ve affını dilese, Ğaffar ismi gereği, Allah bu kulu affeder.

Allah’ın affettiğini kulların etmemesi, işin içine nefsin, hissin ve dar görüşlülüğün girdiğini gösterir.

Ğaffar isminden nasiplenmenin birinci şartı, pişmanlık duymak, tövbe ve istiğfar ile mağfiret kapısını çalmaktır.

Bir diğer şartı da, başkalarını affetmek, kusurlarını örtmektir. Affedenin, mağfiret olunması kuvvetle umulur.

Tevvâb; “Kullarının tövbesini kabul eden.” “Kullarına tövbe kapılarını açan, onları tövbeye sevk edecek sebepler yaratan.”“Kullarını cezalandırmayıp mağfiret eden.”

İsyanlarının artmasıyla tövbe kapısından uzaklaşan kullarını, Cenâb-ı Hak değişik vesilelerle düşünmeye ve pişman olmaya sevkeder. Bütün ilâhî yasaklar ve tehditler kulu tövbeye sevk eden sebeplerdendir.

Bazen de, okuduğu bir eser, dinlediği bir nasihat onu pişmanlığın eşiğine getirir. Sıkça karşılaştığı ölüm vak’aları, taziye merasimleri birer tövbe vesilesidirler.

İnsan bazen de yanlış yolda gidenlerin kötü akıbetlerine şahit olur ve kendine çekidüzen vermek ister.

Allah, bu ve benzeri nice sebeplerle kullarını tövbe etmeye sevk eder. Nefis ve şeytana uyarak yanlış işler yapan, günah ve isyana sapan kullar, bu yanlış yoldan dönmeye karar verdikleri takdirde, Allah, onların tövbelerini kabul etmektedir.

Cenâb-ı Hak, kulunun isyanları ne kadar fazla olursa olsun, tövbe ettiği takdirde onu affedeceğini ve günahlarını sileceğini müjde vermiştir. "... Allah tövbeyi çok kabul eden, pek esirgeyendir."(Tevbe Suresi,118)

Tevvâb ismi Kur’ân-ı Kerîm’de, çoğu kez Rahîm ismiyle birlikte gelmiştir. Bu beraberlik şöyle tefsir edilmektedir: Cenâb-ı Hak, tövbe eden kullarını sadece bağışlamakla kalmaz, onlarda Rahîm ismini de tecelli ettirir. Yeter ki, kul tövbesine sadık kalsın ve hatalı yoldan vazgeçip istikamet yolunda yürüsün. Kul, bâtıldan vazgeçip hakka dönmekle, sonu Cennet olacak bir yola girmiş demektir. Cennet ise Rahîm isminin tecelli diyarıdır.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
A
Okunma sayısı : 12.292
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...