Allah ayetlerde neden Hz. Muhammed (s.a.v) dili ile konuşuyor; bu konu Risalelerde nerede geçiyor?
Değerli Kardeşimiz;
"Kur'an-ı Kerim'de müteşabihat vardır" dedikleri birinci şüphelerine cevap:"
"Evet, Kur'an-ı Kerim, umumi bir muallim ve bir mürşiddir. Halka-i dersinde oturan, nev-i beşerdir. Nev-i beşerin ekserisi avamdır. Mürşidin nazarında ekall, eksere tabidir. Yani, umumi irşadını ekallin hatırı için tahsis edemez. Maahaza, avama yapılan konuşmalardan havas hisselerini alırlar. Aksi halde, avam, yüksek konuşmaları anlayamadığından, mahrum kalır."
"Ve keza, avam-ı nas, ülfet ettikleri üsluplardan ve ifadelerin çeşitlerinden ve daima hayallerinde bulunan elfaz, maani ve ibarelerden fikirlerini ayıramadıklarından, çıplak hakikatleri ve akliyatı fehmedemezler. Ancak, o yüksek hakaikin, onların ülfet ettikleri ifadelerle anlatılması lazımdır. Fakat Kur'an'ın böyle ifadelerinin hakikat olduğuna itikad etmemelidirler ki, cismiyet ve cihetiyet gibi muhal şeylere zahip olmasınlar. Ancak o gibi ifadelere, hakaike geçmek için bir vesile nazarıyla bakılmalıdır."
"Mesela, Cenab-ı Hakkın kainatta olan tasarrufunun keyfiyeti, ancak bir sultanın taht-ı saltanatında yaptığı tasarrufla tasvir edilebilir. Buna binaendir ki, اَلرَّحْمٰنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوٰى ayetinde kinaye tariki ihtiyar edilmiştir. Hissiyatı bu merkezde olan avam-ı nasa yapılan irşadlarda, belagat ve irşadın iktizasınca, avamın fehimlerine müraat, hissiyatına ihtiram, fikirlerine ve akıllarına göre yürümek lazımdır. Nasıl ki bir çocukla konuşan, kendisini çocuklaştırır ve çocuklar gibi çat-pat ederek konuşur ki, çocuk anlayabilsin. Avam-ı nasın fehimlerine göre ifade edilen Kur'an-ı Kerimin ince hakikatleri, اَلتَّنَزُّلاَتُ اْلاِلـهِيَّةُ اِلٰى عُقُولِ الْبَشَرِ ile anılmaktadır. Yani, insanların fehimlerine göre Cenab-ı Hakkın hitabatında yaptığı bu tenezzülat-ı İlahiye, insanların zihinlerini hakaikten tenfir edip kaçırtmamak için İlahi bir okşamadır. Bunun için, müteşabihat denilen Kur'an-ı Kerimin üslupları, hakikatlere geçmek için ve en derin incelikleri görmek için, avam-ı nasın gözüne bir dürbün veya numaralı birer gözlüktür."
"Bu sırra binaendir ki, büleğa, büyük bir ölçüde ince hakikatleri tasavvur ve dağınık manaları tasvir ve ifade için istiare ve teşbihlere müracaat ediyorlar. Müteşabihat dahi ince ve müşkil istiarelerin bir kısmıdır. Zira müteşabihat, ince hakikatlere suretlerdir."(1)
Yukarıda Üstad'ın ibarelerinden de anlaşılacağı üzere Kur'an’ın muhatap kitlesi hem insan hem de insanlar içinde avamlar olduğu için üslup da muhatabın seviyesine göre oluyor.
Kur'an-ı Kerim’in üslubu şayet yüksek ve azametli olsa idi; insanların çoğunluğu onu anlamayıp inkar edeceklerdi. Hazreti Musa (as) gibi azametli bir peygamber Allah’ın tenezzülsüz bir lema kelam tecellisine dayanamayıp bayılıyor. Kaldı ki avam insanlar bu tarz kelama hiç tahammül edemezdi ve nihayetinde inkar ederlerdi. İşte Allah, rahmet ve şefkatinden dolayı kelamını insanların seviyesine tenezzül ederek göndermiştir. Bu yüzden üslupta insanın üslubu hakimdir. Bunda yadırganacak bir durum yoktur.
(1) bk. İşaratü'l-İ'caz, Bakara Suresi 23-24. Ayetlerin Tefsiri.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü