Allah’ın bütün isimlerinin âhiretin varlığını iktiza etmesini örneklerle açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
Bu mesele Onuncu Söz’de izah ve ispat edilmiştir. Burada birkaç örnek vermekle yetinmek durumundayız:
Hakîm: Hikmetle tasarruf eden, bütün iş ve emirleri hikmetli ve yanlışsız olan demektir. Allah bu isminin muktezası olarak bütün kâinatı ve mahlûkatı hikmetli ve faydalı olarak yaratmıştır. Bir ağaca dalları ve çiçekleri adedince menfaat ve faydalar takmıştır. Bir âzâya yüzlerce vazife ve hikmetler takarak “Hakîm” isminin mânâsını ve tecellisini şuur sahiplerine izhar ve ilan etmiştir.
Sonsuz hikmeti, eserleri ile sabit olan Allah’ın, âhireti getirmemesi, insanları yokluk ve hiçlik kuyusuna atması Hakîm ismi ile bağdaşmaz. Yani “Hakîm” ismi ve hikmet mânâsı âhiretin varlığını iktiza edip istiyor. Âhiret olmazsa her şey hikmetsiz olur. Allah ise hikmetsiz iş yapmaktan mukaddes ve münezzehtir.
Gözü verip, gözün göreceği manzaraları yaratmamak nasıl hikmetsizlik ise, gözün yok olmaya ve hiçliğe mahkûm olması da aynı derecede hikmetsizlik olur. Hikmete uygun olan ise, gözün cennette ebedî manzaraları, ebedî olarak seyretmesidir.
Allah’ın “Adl”ismi de kâinattaki sonsuz tecellilerle hem Allah’ın varlığını hem de âhiretin varlığını ispat eder. Zira bu dünyada mazlum hakkını almadan, zâlim de cezasını çekmeden ölüp gidiyorlar. Hâlbuki sonsuz adalet bu haksızlığa müsaade etmez. Demek ki bunların hesabının görüleceği başka bir diyar vardır. Yani Allah’ın sonsuz adâleti âhiretsiz olmaz.
Yine Allah’ın Rahman ve Rahim isimleri cennet ve cehennemin varlığını iktiza eder. Zira insanların ebedî olarak yokluk kuyusuna atılmasına Allah’ın nihâyetsiz rahmeti müsaade etmez.
Bu şekilde, her bir isim ve sıfat âhiretin varlığını iktiza ediyor. Aynı bakış açılarını rahmet ve inâyetede tatbik edebiliriz.
Onuncu Söz’de denildiği gibi; "İnsan ebed için halk edilmiş ve ebede gidecektir."
Cenâb-ı Hakk’ın isimleri âhirette perdesiz ve sebepler araya girmeden tecelli ve tezahür edecekler. Bu bakımdan, dünyanın kemali ile âhiretin kemali arasında mukayeseye gelmez bir fark vardır. Dünyadaki nimetler gölge, âhirettekiler asıldır. Bunun içindir ki Üstat hazretleri "Dünya bütün şaşaasıyla âhirete nispetle bir zindan hükmündedir. buyurmuştur.
Ezelî ve ebedî, Vacibü'l-Vücud olan Allah mutlak yokluk mefhumuna müsaade etmez. Ölenler yokluğa gitmeyip, Üstadın ifadesiyle daire-i kudretten daire-i ilme geçerler ve Allah’ın ilminde varlıklarını sürdürürler. Ruh zaten bakidir ve haşir hâdisesiyle âhiret âlemine layık yeni bir bedene kavuşacaktır.
Üstad Hazretleri bu meseleyi şu şekilde izah ediyor:
"Hem adem-i mutlak zaten yoktur. Çünkü bir ilm-i muhît var. Hem daire-i ilm-i İlâhînin harici yok ki, bir şey ona atılsın. Daire-i ilim içinde bulunan adem ise, adem-i haricîdir ve vücud-u ilmîye perde olmuş bir unvandır. Hattâ, bu mevcudat-ı ilmiyeye, bazı ehl-i tahkik "a'yân-ı sâbite" tabir etmişler." (Mektubat, On Beşinci Mektup)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü