"Allah'ım, onun izini kes!.." mealindeki hadisin metni Risalelerde yer almaktadır. Ancak bazıları bu hadisi hem muhteva ve hem de hadis kriterleri açısından tenkit etmektedirler. Bu hadis hakkında bizleri aydınlatır mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
İtiraz Edilen Kısım:
“Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm namaz kılarken, hırçın bir çocuk, namazını kat'edip geçtiğinden, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm demiş. Ondan sonra çocuk daha yürümemiş öyle kalmış, hırçınlığının cezasını bulmuş.”(1)
Yapılan İtiraz:
Hadisi Ebu Davud rivayet etmiştir. Bu rivayette, Peygamber’in önünden çocuğun eşek üzerindeyken geçtiği belirtilmektedir. Said Nursî bunu zikretmemiştir. Ebu Davud’un aynı başta rivayet ettiği bir hadis daha vardır ki, Said Nursî’nin naklettiği hadis bu olsa gerektir. Rivayet şöyledir:
"Peygamber (s.a.v.) bir gün Tebük’te bir hurma ağacının yanında konaklamış ve 'Bu (hurma ağacı), bizim kıble (cihetindeki sütre) mizdir.' buyurmuş, sonra da namaza durmuştu. Ben de çocuk hâlimle koşarak geldim ve Peygamber’le hurma ağacının arasından geçtim. Bunun üzerine Peygamber de: 'O, bizim namazımızı kesti, Allah da onun izini kessin!' buyurdu. Ben de bugüne kadar bir daha ayağa kalkamadım."
Her iki hadiste de meçhul raviler vardır. Birinci hadiste bir meçhul ravi varken, ikincisinde iki ravi meçhuldür. Bu yüzden her iki hadis de zayıftır.
Said Nursî, bu hadisi Mucizat-ı Ahmediye Risalesi’nde nakletmiş, dolayısıyla olayı Peygamberimizin mucizelerinden biri olarak takdim etmiştir. Oysa, Peygamber (s.a.v.)’in mucizeleri böyle zayıf rivayetlerle ispatlanmaktan müstağnidir.
Ayrıca, bu zayıf hadis, bu konudaki sahih rivayetlere de muarızdır:
İbn Şihab ez-Zührî şöyle demiştir: "Namazı hiçbir şey kesmez."
Ebu Said el-Hudrî (r.a.)’den demiştir ki: Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Namazı hiçbir şey bozamaz. (Bununla beraber, siz yine de) gücünüz yettiğince (önünüzden geçene) engel olmaya çalışınız. Çünkü o, şeytandan başka bir şey değildir."
Ali b. Ebu Talib (r.a.) ve Abdullah b. Ömer (r.anhuma)’den rivayet edildiğine göre; demişlerdir ki:
"Namaz kılan kimsenin önünden geçen hiçbir şey, namazını kesmez."
İtiraza Cevap:
Ebu Davud’un rivayet ettiği hadisin baş kısmı şöyledir: Said b. Gazvan babasından naklen şunları söylemiştir. Babam şöyle dedi: Ben hac yolculuğum esnasında Tebuk’e uğradım. Orada yatalak bir adama rastladım. Durumunu sordum. “Sana bir olay anlatacağım, fakat hayatta olduğum sürece kimseye anlatmayacaksın.” dedi ve şöyle devam etti:
“Peygamber (s.a.v.) bir gün Tebük’te bir hurma ağacının yanında konaklamış ve 'Bu (hurma ağacı), bizim kıble (cihetindeki sütre)mizdir.' buyurmuş, sonra da namaza durmuştu. Ben de çocuk hâlimle koşarak geldim ve Peygamber’le hurma ağacının arasından geçtim. Bunun üzerine Peygamber de: 'O, bizim namazımızı kesti, Allah da onun izini kessin!' buyurdu. Ben de bugüne kadar bir daha ayağa kalkamadım.”(Ebu Davud, Salât, 110).
Bu hadis zayıftır. İbn Kattan’ın bildirdiğine göre, rivayet zincirinde (itirazcının dediği gibi iki değil) bir meçhul kişi vardır. (bk.Hattabî, Maalimü’s-sünen, ilgili hadisin şerhi).
Evvela, bu hadis mavzu değil, zayıftır. Zayıf hadis demek, mutlaka yanlış demek değildir; bilakis, senet zincirinin Hz. Peygamber (a.s.m)’e kadar kesin olarak uzanmadığı anlamındadır.
Bediüzzaman, bu hadisi, herhangi bir şer’î hükmü ortaya koymak, mesela namazın önünden gitmenin caiz olup olmadığı hususunda bir yargıya varmak için kullanmamıştır. Aksine, Hz. Peygamber (a.s.m)’in duası veya bedduasının kabul olduğunu gösteren misaller arasında bunu zikretmiştir. Bu ise, ne itikadî, ne amelî bir hükmü ifade etmemektedir. Hatta -alimlerin zayıf hadisin kullanılmasının caiz olduğunu söyledikleri yer olan- fazail-i a’malden de sayılmaz. Çünkü, bununla amel edilecek bir tarafı yoktur. Hz. Peygamber (a.s.m)’in duasının makbuliyetini gösteren pek çok sahih hadisler vardır. Bu sahih hadislerin bulunduğu konuyu biraz daha pekiştirmek için -bir ravisinin yaramaz bir kimse olduğundan değil- tanınmış bir kimse olmadığından, halinin bilinmediğinden zayıf sayılan böyle bir hadisin zikredilmesini bahane ederek Bediüzzaman’a hücum etmek, hangi maslahat içindir.
Fıkıh, tefsir, hadis, tasavvuf, siyer, İslam tarihi gibi temel İslam kaynaklarında bu tür zayıf hadislerin varlığı azımsanmayacak kadardır. Özellikle, fıkıh gibi hükümlerle ilgili kaynaklarda bile zayıf hadislerin bulunduğu bilinirken, Bediüzzaman’ın zayıf hadisi -bütün alimlerin kullanılmasında hiç beis görmedikleri bir sahada- kullanmasını, büyük bir suçmuş gibi ilan etmek, bir art niyetin mahsulüdür.
Bununla beraber, Bediüzzaman’ın, -Kütübü Sitte içerisinde Buharî ve Müslim’den sonra üçüncü sırada yer alan- Ebu Davud gibi büyük bir hadis kaynağına itimat etmesinin yadırganacak hangi tarafı vardır?
(1) bk. Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, On Üçüncü İşaret.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Cevap için linke tıklayınız:
http://www.sorularlarisale.com//index.php?s=article&aid=13796