Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yokken, neden bizi ibadet için yarattı? Biz neden buna muhtacız? Allah'ı zikretmekteki gaye nedir?
Değerli Kardeşimiz;
"İşte, her kemal ve cemal sahibi, fıtraten cemal ve kemalini görmek ve göstermek istemesi sırrınca, o muhtelif esma dahi, daimî ve sermedi oldukları için, daimî bir surette Zat-ı Akdes hesabına tezahür isterler."
"Yani nakışlarını görmek isterler."
"Yani kendi nakışlarının ayinelerinde cilve-i cemallerini ve in’ikâs-ı kemallerini görmek ve göstermek isterler."
"Yani, kâinat kitab-ı kebîrini ve mevcudatın muhtelif mektubatını ânen feânen tazelendirmek, yani yeniden yeniye manidar yazmak, yani bir tek sahifede ayrı ayrı binler mektubatı yazmak ve her bir mektubu Zat-ı Mukaddes ve Müsemma-yı Akdesin nazar-ı şuhuduna izhar etmekle beraber, bütün zişuurun nazar-ı mütalaasına göstermek ve okutturmak iktiza ederler." (Mektubat, 24. Mektup, Birinci Makam.)
“Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim (bilinmeye muhabbet ettim) de mahlukatı yarattım.” (Acluni, Keşfü'l-Hafa, II, 132)
Netice itibariyle, Allah’ın bilinmek istemesi rahmetindendir ve o mukaddes sıfatlarının ve güzel isimlerinin tecelli etmek istemelerinin bir neticesidir.
Allah’ın hem zatı hem sıfatları hem de isimleri, sonsuz kemaldedir. Bu mükemmellik ve güzellikler ise, seyredilmeyi, temaşa edilmeyi isterler. Bu güzelliklerin seyredilmesi ise iki türlü olur; birisi bizzat kendisinin seyretmesi, diğeri ise bir başkasının bakışı ve nazarı ile seyretmesidir.
Ve insanın da en büyük vazifesi ve yaratılma gerekçesi Allah’ın bu bilinmek ve görünmek istemesine karşı iman ile tanımak marifet ile onu bilmektir. İnsan bu asli vazifesini bırakıp hayvan gibi dünya nimetlerine saldırırsa o zaman fıtratına ihanet etmiş Allah’ın kâinatı yaratmasındaki ana amaçtan uzaklaşmış olur.
Zikir ve ibadetler hep bu ana amaca yönelik ve bu İlahi maksadın tahakkuk etmesi içindir.
"Ezel-Ebed Sultanı olan Sâni'-i Zülcelal, nihayetsiz kemalatını ve nihayetsiz cemalini görmek ve göstermek istemiştir ki: Şu âlem sarayını öyle bir tarzda yapmıştır ki; her bir mevcud, pekçok dillerle onun kemalatını zikreder. Pek çok işaretlerle cemalini gösterir. Esma-i hüsnasının her bir isminde ne kadar gizli manevi defineler ve her bir ünvan-ı mukaddesesinde ne kadar mahfî letaif bulunduğunu, şu kâinat bütün mevcudatıyla gösterir. ..." (bk. age., 31. Söz, Üçüncü Esas)
Madem kâinat bu amaç için dizayn edilmiş, insanın da bu amaca uygun ve uyumlu hareket etmesi en büyük meselesidir.
Allah, ezelden ebede kadar kendi güzellik ve mükemmelliğini zaten seyredip, bundan kendi zatına yakışır bir şekilde bir lezzet-i mukaddese almaktadır. Mütebessim bir çiçeğe baktığında insan nasıl bir keyif ve lezzet alıyorsa, sonsuz kemal ve cemale bakmanın verdiği keyif ve lezzet-i mukaddese nasıl olur, bir parça kıyas edilebilir.
Bunun yanında Allah, bir de başka nazarlarla, kendi cemal ve kemalini temaşa etmek istemiş, kâinatı ve şuurlu varlıkları yaratmıştır.
Bu yüzden kâinat sürekli bir faaliyet içindedir ve seyirciler sürekli değişmektedir. Böylece hem seyircilerin dikkati çekiliyor hem de sırada bekleyen diğer misafirlere ve esere yer açılıyor.
İlave bilgi için tıklayınız:
- İnsanın yaratılış gayesi nedir, neden yaratıldık? İmtihansız cennete gitseydik olmaz mıydı?
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü