"Amma ehl-i din ve ashab-ı ilim ve erbab-ı tarikat ise, bunların herbirisinin vazifesi umuma baktığı gibi, muaccel ücretleri de taayyün ve tahassus etmediği ve herbirinin makam-ı içtimaîde..." Devamıyla izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
“Amma ehl-i din ve ashab-ı ilim ve erbab-ı tarikat ise, bunların her birisinin vazifesi umuma baktığı gibi,..”
Ehl-i ahiret, ehl-i din, ehl-i ilim, ehl-i tarikat arasında bir vazife taksimatı yoktur. Ve ehl-i takva olan kişilerin vazifeleri belirli değildir. Yani resmi veya gayr-i resmi vazifeleri kesin değildir. Şu cemaat şu tarzdaki insanlara sahip olacak, diğer tarikat şu çeşit kişileri irşad edecek diye bir vazife taksimi olmuyor. Bu dini hizmetler, çeşitli tarikat ve cemaatler tarafından fıtri bir şekilde yapılıyor ve insanlar arasında yayılıyor.
Bu sebeple, cemaatlerin vazifeleri aynı sahalarda olduğu için -zayıflar arasında- ister istemez üstünlük kurma ve rekabet damarı tahrik oluyor, küçük kırgınlıklar meydana geliebiliyor. Hâlbuki insan rıza-yı İlahiyi esas almalı, kendi vazifesini yapmalı, diğer cemaat ve tarikatlere de dua etmelidir. İşte ehl-i iman arasında mevcut olan bu sıkıntılı ihtilaf ve ayrılmaların yegâne ilacı, ihlastır.
"Muaccel ücretleri de taayyün ve tahassus etmediği ve herbirinin makam-ı içtimaîde ve teveccüh-ü nâsta ve hüsn-ü kabuldeki hissesi tahassus etmiyor."
Her ne kadar dine hizmet etmek esas itibari ile uhrevî bir amel olmuş olsa da dünyaya bakan bir ciheti de her daim bulunur.
"Peşin ücret"ten maksat, ekser insanlar tarafından hüsn-ü kabul görmesi ve onların teveccühüne mazhar olmasıdır. Bazen teveccüh ve ilgi bir hatibe veya âlime yoğunlaştığı zaman diğer hatip ve âlimlerde bir kıskançlık mikrobu depreşiverir. Kıskançlık mikrobun sevki ile diğer kardeşlerine karşı bir soğukluk, hatta bir husumet oluşabilir.
"Bir makama çoklar namzet olur. Maddî ve mânevî herbir ücrete çok eller uzanabilir. O noktadan müzâhame ve rekabet tevellüt edip vifakı nifaka, ittifakı ihtilâfa tebdil eder."(1)
Cemaatlerin veya tarikatların hizmetlerinde; kimlere, nerede, ne kadar hizmet düşeceği konusunda taksimat sözkonusu değildir. Her cemaat, her insana yönelebilir ve her yerde hizmet edebilir. Bu ise, bir hizmete çok ellerin uzanmasını netice vermekte, o da ihtilafa ve rakabete sebep olmaktadır.
Vazife taksimatı yapmak mümkün olmadığına göre, başka bir çare bulmak icab eder. Bu çare ise, ihlastır. “İhlas ve hakpererestlik ise, insanların nereden ve kimden olursa olsun istifadelerine taraftar olmaktır.” Diğer cemaatlerin hizmetlerini kendi hizmeti gibi görmektir. Hizmetin ve başarının azlığı ve çokluğu değil, Allah'ın rızası gaye ve ölçü olmalıdır.
Dipnotlar:
(1) bk. Lem'alar, Yirminci Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar