"Amma, hadiste varid olan ki, 'Ahir zamanda beni görmeyen ve iman getiren, daha ziyade makbuldür.' mealindeki rivayet, hususi fazilete dairdir, has bazı eşhas hakkındadır. Bahsimiz ise, fazilet-i külliye ve ekseriyet itibarıyladır." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Fazilet-i Külliye: Genel manadaki fazilet, hususi fazilet ise, belli bir sahadaki fazileti ve kemalatı ifa eder.
Sahabeler umumi fazilet sahibidirler. Ama daha sonra gelen büyük zatlar hususi fazilette, yani bazı sahalarda onlardan daha ileri bir makamda olabilirler.
Mesela, Abdulkadir-i Geylanî Hazretlerinin meşhur olmuş yüzlerce kerameti vardır. Ama sahabelerin bazılarının hiç kerameti olmamıştır. O, bu hususi sahada, sahabelerden daha üstün olabilir. Ama umumi fazilette sahabeler daha üstündür.
Mesela, İmam-ı Gazzali, İmam-ı Azam gibi büyük müçtehitlerin bazı hususi konularda sahabeden (her sahabeden de değil) üstün olması, külli ve umumi olarak üstün olduğu manasına gelmiyor.
“Has bazı eşhas hakkındadır.” ifadesi, bu hususi üstünlüğün her mümin için değil müçtehid ve kutub seviyesinde olan belli müminler için geçerli olduğunu nazara veriyor.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Üstadımız; "Görmeden iman edenler, görüp iman edenlerden üstündür." derken, "Bu bazı eşhasa aittir." diyor, burayı nasıl anlamak gerekiyor? Sahabelere yetişilememe hususu ile birlikte değerlendirir misiniz?
Evvela fazilet noktasından sıralama; hem Risale-i Nurlarda, hem de Ehl-i sünnet itikadında; başta peygamberler, sonra sahabeler, ondan sonra Mehdi (ra), ondan sonra dört mezhep imamı, ondan sonra da tarikat ve tasavvufun müçtehid derecesinde olan aktabları geliyor. Üstad'ın bu mesele hakkındaki ifadeleri şu şekildedir:
Üstad Hazretleri burada kat’î olarak sahabelere yetişilemeyeceğini ifade ediyor. Sonraki dönemlerde çıkacak olan bazı salih insanların ona yetişeceği hususu ise, şahıs olarak değil, fazilet noktasında olacaktır. Manevî makamı ne olursa olsun hiçbir müçtehid, aktab ve Mehdi sahabeye yetişemez. Bu bazı sıfat ve fazilet noktasında yetişmek mânasındadır. Mesela Üstad Hazretleri, talebelerinin çokluğu noktasında İbn-i Mesud'dan (ra) daha üstündür denilebilir; ama bu demek değildir ki Üstad İbn-i Mesud'dan (ra) daha efdal ve daha faziletli olsun. Üstad'ın “Çünkü cüz'î fazilette ve hususî bir kemalde, mercûh, râcihe tereccuh edebilir.” ifadeleri bu noktayı izah içindir. Yani cüz’î bir fazilet ya da kemalde, alttaki üsttekine üstün gelebilir, bu alt üst münasebetini bozmaz.
Ezcümle, Mehdi de dâhil, hiçbir şahıs sahabelere yetişemez. Belki hususî birkaç sıfatta üstün olabilir; ama asla umumiyet ve külliyet bakımından sahabelere yetişilmez.
Dipnotlar:
(1) bk. Mektubat, Yirmi Üçüncü Mektup.
(2) bk. Sözleri, Yirmi Yedinci Söz'ün Zeyli.