"Arap milletine karşı bir fikr-i intikam bulunması, Hazret-i Hüseyin ve taraftarlarının safi ve parlak mesleklerine halel verip mağlubiyetlerine sebep olmuş." Hz. Hüseyin’in ordusu yoktu ki, yetmiş beş kişilik aile efradı vardı. Konuyu açar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
"Eğer denilse: 'Bu kadar haklı ve hakikatli olduğu halde neden muvaffak olmadı? Hem neden kader-i İlahi ve rahmet-i İlahiye onların feci bir akıbete uğramasına müsaade etmiş?' "
"Elcevap: Hazret-i Hüseyin'in yakın taraftarları değil, fakat cemaatine iltihak eden sair milletlerde, yaralanmış gurur-u milliyeleri cihetiyle, Arap milletine karşı bir fikr-i intikam bulunması, Hazret-i Hüseyin ve taraftarlarının safi ve parlak mesleklerine halel verip mağlûbiyetlerine sebep olmuş."(1)
Burada Hazret-i Hüseyin (ra)’a taraftar olup, onu siyasi bir kuvvet haline dönüştüren bir gruptan bahsediliyor, yoksa masum yetmiş beş kişiden bahsedilmiyor. Ki bu grubun içinde milliyetçilik duygusu ile katılanlar da bulunuyordu. Bilhassa İran milliyetçileri burada ön plana çıkıyor.
Muhalif tarafın şiddet ve gaddarlığına bu tablo da tesir ediyor. Yani Yezid gibi Arap milliyetçiliği ile hareket eden bir zalimin, bu tabloya sert bir şekilde müdahale etmesi kaçınılmazdı, denilebilir.
İran milliyetçileri ya da Pers İmparatorluğunun aristokrat tabakası, Hazret-i Ömer (ra)’ın İran’ı fethedip onların saltanatını parçalamasını bir türlü sindirip kabullenemediler. Bu tabakalarda Hazret-i Ömer (ra)’a karşı daima bir kin ve düşmanlık var olageldi.
O dönemde Araplar bedevi ve medeni hayattan uzak iken, İranlılar ise şehirli ve medeni bir toplumdu. İran medeniyeti Arapları küçümser, onları ciddiye almazlardı. Hazret-i Peygamber (asm) Arapları Kur’an’ın nuru ile terbiye edip, İslam ile medenileştirip manen ve maddeten kuvvetlendirince, durum tersine döndü. İslam medeniyeti kısa bir süre içinde İran medeniyetini yuttu, onların gurur ve kibir pınarlarını yerle bir etti. Bu durum İran’ın seçkin tabakasını fazlası ile rahatsız edip düşmanlığa sevk etmeye yetti. Bu tabaka zahiren Müslüman gibi görünürken, içten içe İslam düşmanı idiler ve bunu da Şia inancı ile örtmeye çalıştılar.
Yani Hazret-i Ali (ra) muhabbeti adı altında Hazret-i Ömer (ra) düşmanlığı yaptılar ve hâlen de yapmaktadırlar. Esasında Şia inancının kabuğu Ehl-i beyt sevgisi iken, özü Pers milliyetçiliğidir. Bu sosyolojik bir hakikattir.
İranlıların Hazret-i Ömer (ra)’e düşmanlık beslemelerin asıl sebebi, İran’ın onun dönemde fethedilmesidir.
Üstad'ın bu değerlendirmesi, ciğer yakan Kerbela hadisesine mahsus olmayıp, umumi bir tahlildir. Bir bakıma, Kerbela hadisesini kader noktasında netice veren içtimai hakikatleri izah ediyor.
1) bk. Mektubat, On Beşinci Mektup.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü