"Arkadaş! Dünyanın üç vechi vardır: Birisi: Âhirete bakar. Çünkü onun mezraasıdır. İkincisi: Esmâ-i Hüsnâya bakar. Çünkü onların mektep ve tezgâhlarıdır. Üçüncüsü: Kasten ve bizzat kendi kendine bakar..." Açar mısınız?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Arkadaş! Dünyanın üç vechi vardır:

Birisi: Âhirete bakar. Çünkü onun mezraasıdır.

İkincisi: Esmâ-i Hüsnâya bakar. Çünkü onların mektep ve tezgâhlarıdır.

Üçüncüsü: Kasten ve bizzat kendi kendine bakar. Bu vecihle insanların hevesatına, keyiflerine ve bu fâni hayatın tekâlifine medar olur.

Nur-u iman ile dünyanın evvelki iki vechine bakmak, mânevî bir cennet gibi olur. Üçüncü vecih ise, dünyanın fena yüzüdür ki zâtî ve ehemmiyetli bir kıymeti yoktur."(1)

Dünyanın üç yüzü olduğu birçok risalede ehemmiyetle nazara verilmektedir. Tâ ki, "dünya" denilince sadece üçüncü yüze bakıp, onun fani zevklerine, makamlarına, menfaatlerine aldanıp ilk iki yüzdeki yüksek kârları kaybetmeyelim.

Dünyanın birinci yüzü “ahirete tarla olma” yüzüdür.

Burada Üstadımızın şu ifadesini hatırlayalım:

“İnsan istidadı nisbetinde burada ekiyor ve ekiliyor, ahirette mahsul alıyor.”(2)

Bu dünyada imtihana tâbi tutulmakla cennete ve cehenneme namzet olan iki nevi canlı var; insanlar ve cinler. İnsan yeryüzünün halifesidir. O yüksek istidadıyla cennet ve cehenneme en ehemmiyetli mahsuller gönderen de insan nevidir.

İnsan bu dünyaya ne ekiyor? sualinin cevabı, Nur’larda “ömür dakikaları” olarak veriliyor. Yani, insan bu dünya hayatında ne ile vakit geçiriyorsa ömrünü o işte ekmiş oluyor. O iş hayırlı ise meyvesi cennet, şerli ise cehennem oluyor.

İnsan, aynı zaman diliminde birçok şeyi birlikte de ekebilmektedir. Hayırlı bir şey söylerken yahut dinlerken, o zaman içinde hem aklı, hem hayali, hem konuşması, hem işitmesi ve daha birçok hisleri bir bakıma ekilmektedir. O halde insan bu dünyada hem düşünce ekmekte, hem inanç ekmekte, hem görme, işitme, hayal etme, sevme, korkma, endişe ve daha nice manevî tohumlar ekmektedir. Bunların hepsinin hayırlı yönleri de vardır, şerli yönleri de. Biri cennet mahsulleri verir, diğeri cehennem. Ekimini tamamlayan her insan, sonunda toprağa girmekle bir bakıma kendisi de ekilmektedir.

Dünyanın ikinci yüzü, “Allah’ın isimlerine ayna olma” yüzüdür.

Malumdur ki, manevî güzellikler tecelli etmeden bilinmez ve anlaşılmazlar. Meselâ, cömertlik güzel bir sıfattır, onu ancak muhtaçlara serilen sofrada seyrederiz. İlim manevî bir güzelliktir, onu da ancak ilmi eserlerde ve sohbetlerde müşahede ederiz.

Cenâb-ı Hakk’ın da bütün esmâsının güzellikleri bu güzel mahlûkatta tecelli etmeleriyle bilinir, tanınır ve sevilirler.

Burada “ayna” manasına “mektep ve tezgâh” kelimeleri kullanılmıştır. Mektep mekân ismidir, yazılan yer demektir. Tezgâh da bir şeyin dokunduğu yer manasına gelir. Böylece mahlûkat için iki ayrı benzetme yapılmış oluyor. Her varlık, birinciye göre, İlâhî bir mektuptur, ikinciye göre ise esmâ tecellileriyle dokunmuş bir kumaştır.

Dünyanın üçüncü yüzü ise “Kasden ve bizzât kendi kendine bakar. Bu vecihle insanların hevesatına, keyiflerine ve bu fâni hayatın tekâlifine medar olur.”

Bir meyve ağacını misal verelim. O ağaç, meyvelerini tefekkür ederek yiyen ve şükreden insanların manevî terakkilerine vesile olmasıyla cennete, tabiatperest insanlar için de cehenneme mahsul göndermektedir. İşte ağacın bu yönü ahirete bakmaktadır.

Onda tecelli eden İlâhî isimler, dünyanın ikinci cihetine aittir.

O ağacın kendine bakan ciheti ise, Allah’ın harika bir eseri, Rabbanî bir tezgâhı olması, kendine mahsus tesbihler yapmasıdır.

İnsanların herhangi bir varlığa mana-yı ismiyle bakmaları ona “kasden ve bizzât” bakmaları demektir.

Dünyanın bu yüzü fani olduğundan zatî bir kıymeti yoktur. Yani, ilk iki cihet ihmal edildiğinde dünyanın üçüncü yüzünden ne kadar istifade edilirse edilsin bir ehemmiyeti yoktur. Bir süre sonra o nimetler de onlardan faydalananlar da toprak olup gideceklerdir.

İlk iki yüzden gerekli faydayı sağlayan ve manen terakki eden bir insan, bu üçüncü yüzdeki nimetlerden de meşru dairede istifade edebilir. Buna bir mâni yoktur.

Not: Günlük konuşmalarımızda “dünya” kelimesini, genellikle “yerküresi” manasında kullanırız. Aslında bu kelime, ahiretten bu yana her ne varsa tümünü içine alır. Şu gördüğümüz bütün varlık âlemi, dünya ile ifade edilir.

Dipnotlar:

(1) bk. Mesnevi-i Nuriye, Katre'nin Zeyli.
(2) bk. Sözler, Onuncu Söz, Onuncu Hakikat.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...