"Arkadaş! نَعْبُدُ’deki ن’un ifade ettiği cem’ ve cemaat, fikri ve kalbi ayık olan musallînin nazarında sath-ı arzı bir mescid şekline getirir. Ve bütün mü’minlerden teşekkül etmiş, şarktan garba kadar dizilmiş safları..." Devamıyla izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
İnsan tek başına namaz kıldığında da “iyyake na’büdü”, yani “Biz ancak sana ibadet ederiz.” der. Bu ifadede “cem' ve cemaat” söz konusudur. Namaz kılan kişi; “iyyake na’büdü” diyenlerin tümünü cem ederek, yani hayalen bir araya getirerek bir cemaat teşkil eder ve onların hepsini kast ederek “biz” der.
Başka risalelerde bu konu daha tafsilatlı olarak ele alınmış ve namaz kılan kişinin “Biz” derken üç cemaati niyet edebileceği, bunları cem ederek tümü namına “Biz” diyebileceği izah edilmiştir. Hülasa olarak beyan edelim:
Birinci cemaat; yeryüzündeki bütün mü’minlerdir.
İkinci cemaat; fıtrî vazifelerini, yani kendilerine verilen vazifeyi yerine getirmekle Allah’a ibadet etmekte olan bütün varlık âlemidir.
Üçüncü cemaat ise, insanın bütün hücreleri, âzaları ve ruhuna takılan bütün latifeleri, duygularıdır.
Üstad Hazretleri “İnsanın bir ferdinde bir cemaat-i mükellifîn bulunur...”(1) buyurmakla bu üçüncü cemaate işaret etmiştir.
Bir mü’min, kelime-i tevhid okunurken de, “zamanı bir halka-i zikir tahayyül etmekle o halkanın sağ tarafı olan mazi cihetinde enbiyanın, sol tarafı olan istikbal cihetinde de evliyanın oturup cemaatle zikrettiklerini” hayal edebilir ve kendisini o cemaat içinde tasavvur edebilir.
Hayal gücü daha ileri olanlar, tevhid halkasına bütün kâinatı dâhil edebilirler. Zira her varlık Allah’a ibadet ettiği gibi, Allah’ın birliğine de şehadet etmektedir.
"Arkadaş! نَعْبُدُ ’deki ن ’un ifade ettiği cem’ ve cemaat, fikri ve kalbi ayık olan musallînin nazarında sath-ı arzı bir mescid şekline getirir. Ve bütün mü’minlerden teşekkül etmiş, şarktan garba kadar dizilmiş safları hâvi o cemaat-i kübrâ içinde namaz kıldığını ihtar ettirir."
"Ve keza, لاٰ اِلٰهَ ِالاَّ اِللّٰهُ olan kelime-i zikriyeyi bir insan vird-i zeban ettiği zaman, zamanı bir halka-i zikir tahayyül etmekle, o halkanın sağ tarafı olan mâzi cihetinde enbiyanın, sol tarafı olan istikbal cihetinde de evliyanın oturup cemaatle zikrettiklerini ve kendisi de o cemaat-ı uzmâ içinde bulunarak şu kubbe i minâyı dolduran yüksek, İlâhî ve tatlı sadâlarına iştirak ettiğini tahayyül etsin. Kuvve-i hayaliyesi daha keskin olanlar da kâinat mescidinde bütün masnuatın teşkil ettikleri halka-i zikirlerine girsin, şu fezayı velvelelendiren o sadâları dinlesin."(2)
Her insanın her hususta mükemmel olması mümkün değildir. İnsanların ekserisi ancak birkaç noktada mükemmel olabiliyor. İşte cemaat mânası ayrı ayrı insanlarda bulunan mükemmellikleri toplayan ve kâmil bir fert haline dönüştüren harika bir iksirdir. Bu iksirden faydalanmanın yolu cemaat mânasına iltica etmektir.
Kelime-i tevhidi çektiğimizde de zamanı bir zikir halkası şeklinde düşünüp, maziyi yüz yirmi dört bin peygamberden müteşekkil, istikbali ise milyonlarca evliya ve ulemâdan meydana gelen muhteşem bir zikir halkası şeklinde telakki etmeli ve kendimizin de o halkaya iman ve tevhid ile dâhil olduğumuzu düşünmeli ve tefekkür etmeliyiz. Marifette derinleşmiş olanlar halkayı biraz daha genişletip bütün kâinatın zikrine iştirak edebilirler. Zira her şey lisan-ı hal ve lisan-ı kalleri ile Allah’ı zikrediyorlar. Nitekim her varlığın Allah’ı tesbih ettiği birçok âyet-i kerimede ifade edilmektedir.
Bu âyetlerden ikisini takdim ediyoruz:
"Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah'ı tesbih etmiştir. O, Aziz'dir, Hakîm'dir." (Hadîd, 57/1 ).
"Yedi gök, arz ve bunların içinde bulunanlar, O'nu tesbih ederler. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur, ama siz onların tesbihlerini anlamazsınız. O, Halîm'dir, çok bağışlayandır." (İsrâ, 17/44).
Dipnotlar:
(1) bk. Mesnevi-i Nuriye, Şemme.
(2) bk. age., Katre.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü