"Barla'da Çam Dağı'nda yüksek bir mevkide, gecede semanın yüzüne baktım. Gelecek fıkralar, birden hutur etti. Yıldızların lisan-ı hal ile konuşmalarını hayalen işittim gibi bu yazıldı..." Yıldızname'yi izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
(Yıldızları Konuşturan Bir Yıldızname)
"Dinle de yıldızları şu hutbe-i şirinine
Name-i nurîn-i hikmet, bak ne takrir eylemiş."
Yıldızların okudukları şu tatlı ve güzel hutbeyi bir dinle,
Bak ki, Allah’ın hikmetinin nurlu mektubunu ne güzel bildiriyor.
"Hep beraber nutka gelmiş, hak lisanıyla derler:
Bir Kadîr-i Zülcelal'in haşmet-i Sultanına"
"Birer bürhan-ı nur-efşanız vücud-u Sâni'a
Hem vahdete, hem kudrete şahidleriz biz."
Hep beraber nutka gelmiş, hak lisanıyla derler: Her birimiz bir Kadîr-i Zülcelal'in varlığına, saltanatının haşmetine, onun birliğine ve kudretine nur saçan şahidleriz.
"Şu zeminin yüzünü yaldızlayan
Nazenin mu'cizatı çün melek seyranına."
Şu zeminin yüzünü yaldızlayan ve birer kudret mu’cizesi olan nazenin varlıkları, meleklerin seyran etmeleri için (onlara birer mesken olmuşuzdur.).
"Bu semanın arza bakan, cennete dikkat eden,
Binler müdakkik gözleriz biz (Haşiye):"
(Haşiye: Yani cennet çiçeklerinin fidanlık ve mezraacığı olan zeminin yüzünde hadsiz mu'cizat-ı kudret teşhir edildiğinden; semavat âlemindeki melaikeler o mu'cizatı, o hârikaları temaşa ettikleri gibi, ecram-ı semaviyenin gözleri hükmünde olan yıldızlar dahi, güya melaikeler gibi zemin yüzündeki nazenin masnuatı gördükçe cennet âlemine bakıyorlar. O muvakkat hârikaları bâki bir surette cennette dahi müşahede ediyorlar gibi bir zemine, bir cennete bakıyorlar. Yani o iki âleme nezaretleri var demektir.)
Müfessirlerin ekseriyetine göre, kıyamette bütün yıldızlar mahvolmayacaklar, bu büyük celâl tecellisi, daha çok, yerküresinde ve arz semasında görülecektir. Işığı hâlâ bize ulaşmamış yıldızlar olduğu söyleniyor. Bu akıl almaz büyük sahanın tamamen yok edileceğine fazla ihtimal verilmiyor. Onlar varlıklarını sürdürecekler, deniliyor. Dünya âhiretin tarlası olduğundan, onlar (onlardaki melekler) arz tarlasına ve onda cennete layık kıymet almaya çalışan insanlara baktıkları gibi, o tarlanın mahsullerinin toplanacağı ve ebedî saadete mazhar olacakları cennete de bakmaktadırlar.
"Tûbâ-i hilkatten semavat şıkkına, hep kehkeşan ağsanına,
Bir Cemil-i Zülcelal'in, dest-i hikmetle takılmış pek güzel meyveleriyiz biz."
Biz, yaratılış ağacının bir bölümü olan semada, Samanyolu’nun dallarına, bir Cemil-i Zülcelal'in, hikmet eliyle asılmış pek güzel meyveleriz.
"Şu semavat ehline birer mescid-i seyyar, birer hane-i devvar, birer ulvî âşiyane,
Birer misbah-ı nevvar, birer gemi-i cebbar, birer tayyareleriz biz."
Şu semavat ehli olan meleklere birer gezici mescid, dönen birer hane, ulvî birer yuva, birer nurlu kandil, Cebbar olan Allah’ın birer gemisi, birer tayyareyiz biz.
"Bir Kadîr-i Zülkemal'in, bir Hakîm-i Zülcelal'in birer mu'cize-i kudret, birer hârika-i san'at-ı hâlıkane,
Birer nadire-i hikmet, birer dâhiye-i hilkat, birer nur âlemiyiz biz.""Böyle yüz bin dil ile yüz bin bürhan gösteririz, işittiririz insan olan insana."
"Kör olası dinsiz gözü, görmez oldu yüzümüzü, hem işitmez sözümüzü, hak söyleyen âyetleriz biz."
"Sikkemiz bir, turramız bir, Rabbimize müsahharız. Müsebbihiz, zikrederiz abîdane.
Kehkeşanın halka-i kübrasına mensub birer meczublarız biz." dediklerini hayalen dinledim."(1)
Aynı sikkeyi ve turrayı taşımakla Rabbimizin bir olduğunu gösteririz. Hepimiz onun hizmetindeyiz. Abidler (ibadet eden kullar) gibi biz de kendi tesbihimizi yapar, Samanyolu’nun büyük halkasında cezbeye kapılmış bir vaziyette Rabbimizi zikrederiz.
1) bk. Sözler, On Yedinci Söz, İkinci Makam.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü