Bazı sitelerde, varlıkların gerçek olmadığı, hayallerden ibaret olduğu savunuluyor. Her şey zihnimizde gerçekleşiyor, diyorlar. Bu konuda Risalelerde bir cevap var mıdır?
Değerli Kardeşimiz;
Varlıkların sağlamlık noktasında muhtelif mertebeleri ve dereceleri vardır. Varlıklar içinde en sağlam ve kararlı olan varlık; Allah’ın ezeli ve ebedi olan varlığıdır. Diğer bütün varlıklar, Allah’ın varlığı yanında gayet zayıf ve gölge gibi kalıyor.
Yani içinde yaşadığımız varlık boyutu, yani maddesel alem, Allah’ın vacip olan varlığı ile mukayese edildiği zaman, maddesel alemin ne kadar ehemmiyetsiz ve sönük kaldığına işaret etmek için, bazı büyük evliyalar istiğrak hali olarak eşyanın varlığını ya inkar etmişler ya da hayal deresine indirmişler. Yalnız bu evliyaların bu halleri bir fikir ya da ilmi bir hakikat değil, aşkın ve aşk halinin bir coşkusudur. Bu evliyalar Allah’ın varlık boyutuna hasr-ı nazar edip sadece O'nun varlığına konsantre oldukları için, eşyanın hakikatini akıllarına ya da nazarlarına getirmiyorlar, o anda getiremiyorlar. Bu sebeple eşyanın hakikatini idrak edemiyorlar. Böyle mahsus birkaç evliyanın bu mahsus halleri bir ölçü, bir miyar sayılamaz.
EhliSünnet alimleri ittifak ile "eşyanın hakikati sabittir" diye hükmetmişler. Hal böyle iken birkaç mazur ve mahsus evliyanın eşyayı inkar etmesini ya da hayal derecesine indirmelerini nazara vermek ve milletin zihnini bulandırmak doğru değildir. Bahsi geçen gurup ya da şahıs, böyle makbul evliyalara dayanarak bu fikri iddia ediyor.
Halbuki İbn-i Arabi ve onun gibi birkaç mühim evliya özür sahibidirler. Kendileri hidayet üzeredirler; lakin hidayete vasıta ve araç olamazlar. Onlar manevi sarhoşken söyledikleri sözlerden sorumlu olmazlar; ama o sarhoşluk gidip de uyanık halde o fikri savunsalar, ehlisünnete muhalefet olacağı için, mazeret kalkar ve sorumlu olurlar. Bu sebeple, böyle mazur evliyaları istiğrak halinde söyledikleri sözlerinde taklit etmek yanlış ve hatadır.
Üstad Hazretleri ehlisünnetin ittifak ile kabul ettiği eşyanın hakikati sabittir fikrini aynen savunuyor ve kabul ediyor. Üstad Hazretleri eşyanın varlığını inkar etmenin de mahzurlu olacağını ayrıca ifade ediyor.
Üstad Hazretleri bu hususta şöyle izahatta bulunuyor:
"Amma ehl-i hakikat ise, verâset-i Nübüvvet sırrıyla ve Kur'ân'ın kat'î ifâdâtıyla görmüşler ki, âyine-i mevcudatta kudret ve irâde-i İlâhiye ile vücud bulan nakışlar Onun eserleridir. 'Heme ez ost' HAŞİYE 1 tur; 'Heme ost' HAŞİYE 2 değil. Eşyanın bir vücudu vardır ve o vücud bir derece sâbittir. Çendan o vücud, vücud-u Vâcibe nisbeten vehmî ve hayâlî hükmünde zayıftır; fakat Kadîr-i Ezelînin îcad ve irâde ve kudretiyle vardır."
"HAŞİYE 1: Yani her şey Ondandır. O îcad eder.
HAŞİYE 2: Her şey O değil ki; "Lâ mevcûde illâ Hû" denilsin."(1)
(1) bk. Lem'alar, Dokuzuncu Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü