Bazıları, en basit ilmihal bilgilerinin olmaması ve Kur`an okumanın bilinmemesi durumunda, Risale-i Nur okumanın faydasızlığını iddia ediyorlar. Bu meseleyi nasıl değerlendirirsiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Evvela, iman güçtür, enerjidir. İbadet ise bu güç üzerinde duran bir yüktür. İman gücü olmadan, ibadet yükünü taşımak mümkün değildir. Öyle ise ilk önce iman gücünü elde etmek gerekir ki, Risale-i Nur'un mesleği de iman gücünü sağlam ve tahkiki bir şekilde vermek üzerine gidiyor. Nur talebelerinin öncelikli Risale-i Nur'a önem vermesi bu azim hakikatten ileri geliyor.

İkincisi, Nur talebelerini, sanki hiç Kur’an okumuyor, hiç ibadet etmiyor, varsa yoksa Risale-i Nurları okuyor şeklinde algılamak ve öyle göstermek haksızlık ve vicdansızlık olur. Risale-i Nurlardan kuvvetli ve tahkiki iman dersini alan bir Nur talebesinin, bu gibi ibadetlere ilgisiz kalması mümkün ve kabil değildir. Her bir Nur talebesi en az bir imam kadar kıraat ve ilmihal bilgisine sahiptir ve sahip olmalıdır. Her cemaatte olduğu gibi, Nur cemaatinde de eksiklikler vardır ve olması da normaldir. Bu tür eksiklikler cemaat anlayışından kaynaklanabileceği gibi, şahsın tembelliğinden de kaynaklanabilmektedir.

Üçüncüsü, iman, İslam’ın inanç sistemidir. İslam’ın esası ve temelidir. Buradaki az bir kusur ve şüphe İslam’ı tamamen kişinin aleminde yıkar. Bu yüzden iman, hayat ve şeriattan hem daha önemlidir, hem de onlardan önce gelir. Bir nevi binanın temeli, ağacın kökü gibidir. Üstad Hazretleri bu yüzden bu maddeci ve inkarcı asırda bütün mesaisini iman için sarf etti ve eserleri olan Risale-i Nur tamamen iman üzerine gidiyor. Zira hayat ve şeriat tamamen iman üzerine bina olunan şeylerdir. İmansız hayat ve şeriat düşünülemez.

Peygamber Efendimiz (asv) de İslam’ı ilk olarak iman temeli üzerine yerleştirdi. Mekke dönemi tamamen iman küfür mücadelesi olarak cereyan etmiştir. Öyle ise Nur talebelerinin tahkiki imanı ders veren Risale-i Nurlara azami önem vermesini anlayışla karşılamak gerekir.

Dördüncüsü, ağacın kök ve gövdesini ayırmak nasıl mümkün değilse, İslam ağacının iman ile ibadet kısmını da ayırmak o nispette mümkün değildir. İkisi birbirini iktiza eden ve tamamlayan şeylerdir, tefriki mümkün değil ki, Nur talebeleri ibadeti önemsiz görsünler.

İslam dinini bir ağaca benzetecek olursak, kökü ve esası imandır, gövdesi ve meyveleri ise sair kısımlarıdır. Nasıl ağaç köksüz olamaz ise, gövde ve meyvesiz de olamaz. Kök, gövde ve meyveler içindir, kuru ve meyvesiz kök olmaz, ama tatlı ve taravetli bir meyve de sağlam bir kökten çıkar. Yani her ikisi birbirini tamamlayan unsurlardır, biri birisiz olmaz.

Yine İslam’ı bir binaya benzetecek olursak, bu binanın temeli, esasatı imandır. Katları daireleri ve odaları ise diğer İslami ilimlerdir. Nasıl temel tek başına yaşamak için kafi değildir, onun üstüne katlar ve daireler yapmak lazımdır. Aynı şekilde kat ve daireler de temelsiz, havada duramayacaklarına göre, onların altına sağlam bir temel lazımdır. Temelsiz bina, binasız temel mümkün değildir.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 3.326
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...