Bediüzzaman, kendisi sakal bırakmamış ve evlenmemiştir; bunların sebebi nedir? Kendisinden sonra gelen talebelerine bunu tavsiye etmiş midir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Öncelikle şunu bilelim ki, "sakal bırakmak" dinimizde sünnet seviyesinde bir ibadettir, farz ve vacip değildir; terkinde günah ve azap yoktur. Ama sünnet niyeti ile bıraktıktan sonra kesmek haramdır. Üstad Hazretleri hayatının hiçbir döneminde sakal bırakmadığı için herhangi bir günah ve haramlılık durumu söz konusu olamaz. Sadece sakal sünnetinin sevabından mahrum kalınmıştır, denilebilir.

Üstad Hazretlerinin sakal bırakmamak noktasında mazereti çoktur. Hayatı hep zorluklar, sürgünler ve hapislerde geçtiği için, sakalı bıraktıktan sonra kesilme tehlikesine tedbir olmak için baştan bırakmamıştır. Yani denebilir ki sakalı, harama düşmemek niyeti ile bırakmamıştır.

"Yirmi sene hapsi münferid hükmünde işkenceli bir hayat geçirdik; inşallah o sünnetin (sakal) terkine bir kefaret olur." (Emirdağ Lahikası-I, 24. Mektup.)

Üstad Hazretlerinin bu ifadeleri, sakalı hangi sebeplerden dolayı bırakmadığına işaret ediyor.

Evlenmek, insanlık için fıtri ve umumi bir yoldur, bunun aksini savunup bütün insanları bekâr kalmaya davet etmek hem fıtrata hem de İslam’a zıt bir yaklaşım olur. Onun için bu hususta asıl ve doğru olan ve herkesin gidebileceği yol, aile kurmaktır. Ama bu genel kural bazı hususi durumlarda ve bazı hususi şahıslarda geçerli olmayabilir. İşte evlenmeye teşvik eden hadisler genel durum için, evlenmemeyi teşvik eden hadisler ise özel şahıs ve durumlar içindir.

Mesela bu hadis, hususi bir şekilde evlenmeyip iman hizmetinde bulunmaya teşvik ve işaret eder:

Deylemî’den (R.A.) mervi bir hadis şöyledir:

“Allah bir kulunu severse o kulu, Zat-ı Uluhiyetine (dinine) hizmet için seçer, (dünyevi iştihalardan) imsak ettirir. O kulu, kadın ve evlad ile meşgul ettirmez.”

Bu durum, bilhassa hicretin 200. senesinden sonra içindir. Çünkü “200 senesinden sonra en hayırlınız, zevce ve veledi olmamakla yükü hafif olanınızdır.” (Levamiü'l-Ukul Şerhi, I, 173. Ayrıca bk. Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 252; Tirmizi, Zühd, 35; İbn Mace, Zühd, 4)

Bu hadis genel olan evlenme kaidesini bazı şahıslarda takyit ve tahsis etmiş oluyor, ama bazı özel şahıslar ve özel durumlar içindir, genelleme yoktur.

Üstad Hazretlerinin çileli ve sürgünde geçen hayatı düşünüldüğünde, neden evlenmeyi terk ettiğini anlamak mümkündür. Lakin bu hâl, Üstad Hazretlerinin hayatına mahsus bir durum olduğu için, şartlar örtüşmediği hâlde, "Ben de Üstad Hazretleri gibi evlenmeyeceğim." demek hatalı ve yanlış bir tutum olur.

Asıl ve sünnet olan sakal ve evlenmektir. Bu sünnetlere bazı şartlardan dolayı riayet edemeyenlerin durumu özel bir durumdur, genele teşmil edilemez.

Bediüzzaman Hazretleri talebelerine evlenmeme konusunda genel bir tavsiyede bulunmamıştır. Hatta eserlerinde evlenmemeyi bir eksiklik kabul etmektedir. Ancak kişi kendi tercihi ile geç evlenmeyi düşünüyorsa, o başka meseledir. Nitekim Hazreti İsa (as) başta olmak üzere Ahmet Bedevi, İmam Nevevi gibi nice âlimler de evlenmemeyi tercih etmişlerdir.

Nur talebelerinin ekseriyeti memur olmaları hasebi ile sakal bırakmamaktadırlar. Yoksa, müsait olanlar arasında nice sakallı Nur talebesi vardır. Üstad'ın varisleri arasında yer alan Said ÖZDEMİR, Abdullah YEĞİN, Ahmet AYTEMUR başta olmak üzere, Mehmet Kırkıncı Hoca gibi nice sakallı Nur talebeleri vardır.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 29.696
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

ibrahim2114
Merhaba yazıda mantık olarak şöyle bir hata var: İlk paragrafta sakal bırakmanın terkinde günah ve azap yoktur deniliyor fakat üstadın verilen ifadesinde ise çektiği sıkıntılar için "inşallah o sünnetin (sakal) terkine bir keffaret olur." dediği naklediliyor. Malum olduğu üzere kefaret günah olan bir husus için gereklidir. Hadis: “Beş vakit namaz kendi arasında, bir Cuma namazı diğer Cuma namazına kadar, bir Ramazan diğer Ramazana kadar hep kefarettirler. Büyük günah işlenmedikçe aralarındaki günahları affettirirler.” Müslim, Taharet 14, (223); Tirmizî, Salât 160, (214). Bu durumda üstadın sakal konusuna sizin gibi bakmadığı anlaşılır. Size göre bırakmama ve terk etme herhangi bir kefaret gerektirmeyen bu sünnetin terki üstada göre kefaret gerektirmekte. Sanırım sizin bakış açınızın üstad ile aynı değil. Üstadın naklettiğiniz yazısına zıt bir görüşü sırf üstadı tenzih niyetiyle savunuyorsunuz ki bu doğru bir yöntem olmasa gerek.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)

Büyükler küçük bir hatayı dahi büyük bir günah olarak gördüklerinden nefsine zulmetmiş addediyorlar. "Ebrarın hasenatı mukarribinin seyyiatı gibidir" yani avam olan salih insanların yaptığı iyilik ve ibadetler büyük zatların yanında gaflet ve günah gibidirler.

Burada bizce mübah ve normal olan hal ve durumlar büyük zatlar için gaflet ve huzuru taciz eden haller olarak değerlendirilmiştir. Üstad hazretleri sakal bırakamamayı günah gibi addediyor ve çektiği sıkıntıları ona keffaret olarak görüyor. Yoksa şeran sakal bırakmak sünnettir ve terki günah değildir. Dolayısı ise cevapta her hangi bir hata ya da yanlış bulunmuyor. 

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
ibrahim2114
Cevap için teşekkürler.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
yavuz_risale
Tanıdığım bir nur cemaati var(bunlara okuyucu deniliyor) bu cemaataki kardeşlerin belki %99 u sakalsız üstadın(ra) talebelerinde de sakalı olanlar var dediniz peki üstadın talebeleri neden bu kişilere sakal bırakması konusunda tavsiye vermemiştir Eğer böyle olsaydı o %99 şimdi sakallı olurdu. Bunun bizim anlayamadığımız hikmetleri nedir.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)
Günümüzde askerlik, memuriyet vesaire gibi sakala mani çok durumlar var. Şayet bırakıp kesse harama girecek. Bu sebepler yüzünden tavsiye etmekten istinkaf etmiş olabilir.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...