Bediüzzaman'ın kendi dönemindeki hükümete; "ben, size karışmıyorum, siz de bize karışmayın" şeklindeki söylemi eleştirilmekte ve "uluhiyet tevhidine aykırı olup tağutları bir nevi tasdik" ettiği söylenmektedir. Bu meseleyi izah edebilir misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Üstad Hazretlerinin "Ben size karışmıyorum..." ifadesini birkaç madde halinde anlamak mümkündür:
Birincisi, ben size karışmıyorum derken, siyaseten size karşı koyacak bir ordu ya da gücüm yok, demek istiyor. Ve iman mücadelesinin o şartlar içinde siyaseten yapılmasının zorluğuna ve riskine işaret ediyor. Yoksa hakkı ifade etme ve tebliğ etme noktasından susup onların istediği gibi bir köşeye çekilmek suretinde demiyor.
Üstad Hazretlerinin hayatı ve mücadelesi bu manayı tekzip eder mahiyettedir. Zamanın hükümetlerine karşı asla boyun eğmemiş, iman ve Kur’an uğrunda yirmi sekiz yıl sürgün ve zindanlarda yaşamış, defalarca idam edilmek istenip zehirletilmiştir. Böyle bir şahsiyetin hayatı, herhalde o sözün ne demek olduğunu tefsir ve tevil eder kanaatindeyiz.
İkinci olarak, dahilde yani İslam toplumunda, hata ve yanlışları düzeltmenin yolu silahlı mücadele ya da siyasi başkaldırı değildir. Bütün Ehl-i sünnet uleması bu tavrı batıl görüyor. Öyle ise İslam toplumunda mücadelenin yolu eğitim ve terbiyeden geçer. Yani iman ve Kur’an hakikatlerini insanlara izah ve ispat ederek onları bilinçlendirmek şeklinde değişim sağlanır. Yoksa asayişi bozmak tarzında mücadele etmek, hem masumlara hem de İslam hakikatlerine büyük bir hıyanettir hem de neticesiz bir risktir.
Mısırdaki siyasi hareketin acı akıbeti buna bir örnektir. İhvan-ı Müslimin cemiyetinden altmış bin kişi dönemin zalim diktatörü tarafından katledilmiştir. O masumların canı o dikta rejimini bitirememiş halen de o rejim devam etmektedir.
Ama Üstad Hazretlerinin müspet iman hizmeti müspet neticeler verip, milyonlarca gencin imanla kabre girmesine vesile olmuştur. Ve halen de hizmeti katlanarak ve büyüyerek devam etmektedir. Müspet hareket etmek atom bombasından daha kuvvetli bir silahtır, batılı yıkması süreç içinde olur, ama sağlıklı ve sağlam olur. Menfi hareket etmek ise anlık bir patlama olup tesiri birkaç dakikadır, neticesinde batıl daha da kuvvet kazanır ve kökleşir. İşte Üstad Hazretlerinin bu tavırları uysallık ve batılın karşısında sus pus olmak değil müspet hareket ederek masumların kurtuluş hareketidir.
Üçüncü olarak, Peygamber Efendimiz (asv)'in Hudeybiye barış anlaşması acaba müspet bir ortamda İslam’ın manevi kılıcının kınından çıkması mı yoksa -haşa- tağutla sözleşmemidir? Böyle düzeysiz, aklı kin ve öfkenin esiri olan ve tefekkürden yoksun radikallerin eleştirisi, çapsızlıklarından ve ihatasızlıklarından dolayıdır.
Tağuta baş kaldırmanın tek yolu siyaset ve silahlı mücadele değildir. Onlar ancak şartlar olgunlaşır ve zemin müsait olursa mümkün olur. Yoksa İslam memleketinde mücadele şekli müspet hareket etmektir, diğer yollar ile mücadele caiz değildir. Diğer yollar derken müspet anlamdaki siyaseti kast etmiyoruz, menfi anlamda kullanılan silahlı mücadele ve siyasi mülahazaları kast ediyoruz. Yoksa rejim dahilinde siyasi yollarla mücadele etmekte bir sakınca yoktur.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü