"Belki hırs şiddetlenmiş; onun için fakr-ı hâle düşüyorlar. Çünkü müminde hırs sebeb-i hasarettir ve sefalettir." ifadesini izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Hırs; mal, mülk, evlat ve makam gibi şeyleri şiddetle istemek; onlara aşırı tutkun olmaktır.

Hırs; sonu gelmeyen arzu ve doyumsuzluktur.

Hırs, kâinata konulmuş sünnetullah kanunlarına uymadan, sebeplere riayet etmeden direkt olarak neticeye ulaşma çabasıdır. Oysa Allah neticenin tahakkuku için sünnetullah dediğimiz bir takım kaideler, tertipler ve kanunlar koymuştur. Bu kanunları tatbik etmeyenler kim olursa olsun, hangi dine inanırsa inansın maksadına ulaşamazlar.

Hırs, bir şeye ulaşmakta, sebepler zincirini atlayarak, neticeyi kısa yoldan elde etme arzusudur. Tarlayı ekmeden ve sulamadan mahsulat almak mümkün değildir.

İman eden bir insan bütün ihtiyaçlarını Rabb'inden ister, yalnız ona dua eder. Şu var ki, ilahi hikmet onun istediği bir şeyin verilmesini bir takım sebeplere bağlamışsa, onları yerine getirmesi de bir çeşit duadır. Üstad Hazretleri; “Çift sürmek, hazine-i rahmet kapısını çalmaktır.” buyurur. Allah’tan hububat istemenin yolu, tohum ekmek, çift sürmek, tarlayı sulamak gibi sebeplere riâyet etmektir. Ancak, mü’min çok iyi bilir ki, buğdayı veren tarla değildir.

Hırs; insanın istikametten uzaklaşıp gayrimeşru yollara sapmasına sebep olan en kötü hasletlerden biridir.

Hırslı insanlar asla ve kata muvaffak olamaz, maksuduna erişemez ve çoğu şeyden mahrum kalırlar. Zira neticeyi almak için, neticeye takılmış sebepleri birer birer aşmak gerekiyor. Bunlardan birisini atlasa, netice hasıl olmuyor. Bu da neticeden mahrum kalmasına sebep oluyor.

Muhtelif risalelerden konu ile ilgili birkaç pasaj:

" Evet, dünyaya ait işler, kırılmaya mahkûm şişeler hükmündedir. Baki umur-u uhreviye ise, gayet sağlam elmaslar kıymetindedir. İnsanın fıtratındaki şiddetli merak ve hararetli muhabbet ve dehşetli hırs ve inatlı talep ve hakeza şedit hissiyatlar, umur-u uhreviyeyi kazanmak için verilmiştir. O hissiyatı şiddetli bir surette fâni umur-u dünyeviyeye tevcih etmek, fâni ve kırılacak şişelere baki elmas fiyatlarını vermek demektir." (Mektubat, Dokuzuncu Mektup.)

"Evet, küfrün divaneliğiyle, dalaletin sekriyle, gafletin şaşkınlığıyla, fıtraten ebedî ve ebed müşterisi olan bir latife-i insaniye sukut eder; ebedî şeyler yerine fâni şeyler alır, yüksek fiyat verir. Fakat müminde dahi bir maraz-ı asabî bulunuyor veya maraz-ı kalbî var. O dahi, ehl-i dalalet gibi, ehemmiyetsiz şeylere ziyade ehemmiyet verir. Lakin çabuk kusurunu anlar, istiğfar eder, ısrar etmez." (Barla Lahikası, 220. Mektup: Mesail-i Müteferrika)

" Evet, hırs, şükürsüzlük olduğu gibi, hem sebeb-i mahrumiyettir. Şükrün mikyası kanaattir ve iktisattır ve rızadır ve memnuniyettir. Şükürsüzlüğün mizanı hırstır ve israftır, hürmetsizliktir, haram-helal demeyip rast geleni yemektir." (Mektubat, Yirmi Sekizinci Mektup, Beşinci Risale...)

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 21.581
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

erkandino
Peki bir işyerinde hirsli bir şekilde herkesin tepesine basarak kendini büyük gorerek hırs gösterenler bir yere gelip muvaffak oluyorlar burasını nasıl anlamak gerek
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)
Bu durum haram ve ahlaksızlığa giriyor tıpkı kısa yoldan zengin olmak için hırsızlık yapmak gibi. Hırsızlık yaparak zengin olanların durumu İlahi bir mekir bir tuzaktır belasını amma dünya da amma ahirette er geç görecektir.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...