Bir insan niye Allah'a inanır; bu hayatı anlamlandıramadığı için mi?
Değerli Kardeşimiz;
Allah’a inanmak, hariçte olmayıp da insanın kendi zihninin ürettiği bir mefhum veya bir kurgu değildir. İnsan, Allah’a inandığı için, Allah var değildir; Allah var olduğu için insan, Allah’a inanır.
Allah’ın varlığına ve birliğine, şu kainatta o kadar çok delil ve ispatlar var ki, balığın sürekli su içinde olmasından suyu fark edememesi gibi, insan da bu her tarafı kuşatmış delil ve ispatları göremiyor, fark edemiyor.
Ama Kur’an'ın tarzı ile, imanın gözlüğü ile bakarsan, o ülfet ve ünsiyet yırtılır ve her taraf marifet nurları ile dolar.
Allah, insanın fıtratına, kendini kolayca bulduracak ve bildirecek cihazlar koymuştur. Bu cihazlar da insanı Allah’a iman etmeye zorlayan unsurlardır.
Mesela, insan kalbinde, iki özellik vardır. Biri, dayanma noktası, diğeri yardım isteme noktasıdır. İnsandaki sonu olmayan acizlik ve fakirlik durumu, sürekli insanı aciz ve fakir olmayan birisine dayandırmak ve yardım istemek noktasına zorluyor. Bu da insanın bu dünyaya, hayvan gibi yeme içme ve zevk etmek için gönderilmeyip, kendini bize bütün isim ve sıfatları ile tanıttırmak isteyen Zatı tanımak ve ona kulluk etmek için gönderildiğimizi gösteriyor. Hayata, felsefenin karanlık ve kısır bakışı ile bakarsan, hayatın ne olduğunu, ne manaya geldiğini kavrayamazsın.
Mesela, felsefe nazarında ölüm, bir yok olma ve hiçlik karanlığına düşmektir. Ünsiyet ettiğin şu dünyadan, sonsuz ayrılıktır. İnsan ise, sadece konuşma özelliği olan bir hayvandır. Her şey tesadüfün oyuncağı, her şey manasız ve abestir. Bütün şu kainatta olan bitenler, serseri bir tesadüfün işidir. Onun için insanın şu hayatta hiçbir vazifesi yoktur. Bütün bu fikirler, felsefenin çürük mahsulüdür.
Amma Kur'an nazarıyla bakılırsa, ölüm, bir hiçlik ve yokluk değildir; ebedi ve daha güzel bir alemin kapısıdır. Ve ebedi bir kavuşmaktır. İnsan ise, şu kainatın en mükemmel ve geniş, his ve duygularla donatılmış bir halifesidir. Kainatta bütün olan ve bitenlerin tedbir ve idaresi Allah’ın elindedir. Zerre kadar tesadüf yoktur. Buna en büyük şahit ise, fennin ispatı ile her şeyde görünen mükemmel sanat, intizam, ahenk, ölçü, estetik, incelik gibi durumlardır.
Şu alemde her şey, -sinekten böceğe, zerreden gezegenlere- vazifelidir. Hiçbir şey serseri tesadüfün oyuncağı değildir. Yani, hayat gayet anlamlı ve hikmetlidir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü