Bir Nur talebesi istiğna düsturunu, hediyeleşmenin sünnet olduğunu da gözardı etmeden hayatında nasıl tatbik edebilir?
Değerli Kardeşimiz;
İstiğna: Cenab-ı Hakk'tan başka kimsenin minneti altına girmemek anlamına geliyor. Diğer bir manası da gönül tokluğu ve elindekini kâfi bulmak demektir.
Üstad Hazretleri, istiğna prensibinin gerekçelerini ve sebeplerini şöyle sıralamaktadır:
"Birincisi: Ehl-i dalâlet, ehl-i ilmi, ilmi vasıta-i cer etmekle itham ediyorlar, 'İlmi ve dini kendilerine medar-ı maişet yapıyorlar.' deyip insafsızcasına onlara hücum ediyorlar. Bunları fiilen tekzip lâzımdır."
"İkincisi: Neşr-i hak için enbiyaya ittibâ etmekle mükellefiz. Kur'ân-ı Hakîmde, hakkı neşredenler إِنْ اَجْرِىَ إِلاَّ عَلَى اللّٰهِ - اِنْ اَجْرِىَ اِلاَّ عَلَى اللّٰهِ diyerek insanlardan istiğnâ göstermişler. Sûre-i Yâsin'de اِتَّبِعوُا مَنْ لاَ يَسْئَلُكُمْ اَجْراً وَهُمْ مُهْتَدُونَ cümlesi, meselemiz hakkında çok mânidardır."
"Üçüncüsü: Birinci Söz'de beyan edildiği gibi, Allah namına vermek, Allah namına almak lâzımdır. Halbuki, ekseriya ya veren gafildir; kendi namına verir, zımnî bir minnet eder. Ya alan gafildir; Mün'im-i Hakikîye ait şükrü, senâyı zâhirî esbaba verir, hata eder."
"Dördüncüsü: Tevekkül, kanaat ve iktisat öyle bir hazine ve bir servettir ki, hiçbir şeyle değişilmez. İnsanlardan ahz-ı mal edip o tükenmez hazine ve defineleri kapatmak istemem. Rezzâk-ı Zülcelâle yüz binler şükrediyorum ki, küçüklüğümden beri beni minnet ve zillet altına girmeye mecbur etmemiş. Onun keremine istinaden, bakiye-i ömrümü de o kaideyle geçirmesini rahmetinden niyaz ediyorum."
"Beşincisi: Bir iki senedir çok emâreler ve tecrübelerle kat'î kanaatim oldu ki, halkların malını, hususan zenginlerin ve memurların hediyelerini almaya mezun değilim. Bazıları bana dokunuyor; belki dokunduruluyor, yedirilmiyor, bazan bana zararlı bir surete çevriliyor. Demek gayrın malını almamaya mânen bir emirdir ve almaktan bir nehiydir."
"Hem bende bir tevahhuş var. Herkesi her vakit kabul edemiyorum. Halkın hediyesini kabul etmek, onların hatırını sayıp istemediğim vakitte onları kabul etmek lâzım geliyor. O da hoşuma gitmiyor. Hem tasannu ve temellükten beni kurtaran bir parça kuru ekmek yemek ve yüz yamalı bir libas giymek, bana daha hoş geliyor. Gayrın en âlâ baklavasını yemek, en murassâ libasını giymek ve onların hatırını saymaya mecbur olmak, bana nâhoş geliyor."
"Altıncısı: Ve istiğnâ sebebinin en mühimi, mezhebimizce en muteber olan İbn-i Hâcer diyor ki: 'Salâhat niyetiyle sana verilen birşey sâlih olmazsan kabul etmek haramdır.' "
"İşte, şu zamanın insanları, hırs ve tama' yüzünden, küçük bir hediyesini pek pahalı satıyorlar. Benim gibi günahkâr bir biçareyi, sâlih veya velî tasavvur ederek, sonra bir ekmek veriyorlar. Eğer -hâşâ- ben kendimi sâlih bilsem, o alâmet-i gururdur, salâhatin ademine delildir. Eğer kendimi sâlih bilmezsem, o malı kabul etmek caiz değildir. Hem âhirete müteveccih a'mâle mukabil sadaka ve hediyeyi almak, âhiretin bâki meyvelerini dünyada fâni bir surette yemek demektir."(1)
Biz de bu gerekçelerden bize uyanları hayatımıza tatbik edebiliriz. Belki bu gerekçelerin bir çoğu Üstad Hazretlerinin özel bir halidir, bize isabet etmeyen yönleri vardır; lakin isabet eden noktaları alıp tatbik etmek en güzel olanıdır.
Biz daha çok hizmete taalluk eden noktalarda bu prensibi uygulayabiliriz. Yani şahsi hayatımızda dost ve akrabalar arasında hediyeleşme devam edebilir, ama hizmet noktasında istiğnayı insanlara hissettirmek çok etkili bir yoldur. Bu sebeple hizmet adına hareket ederken, tam bir istiğna içinde olmak gerekir. Ama özel hayatta bu tatbik edilir ise kibir ve gurur gibi anlaşılır, hem de sünnet olan hediyeleşmeye aykırı düşer. İkisi arasında iyi ayırım yapmak gerekir.
(1) bk. Mektubat, İkinci Mektup.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Mesela birisi Üstad'a bir kavanoz bal ve ya üzüm veya başka bir hediye getirmiş Üstad başta almamış fakat çok ısrar edenleri kırmayarak almış fakat o da mukabilinde başka bir hediye vermiştir ya bir kitap ya başka bir yiyecek veya kendi hususi eşyalarından. Belki zahiren alışveriş gibi görünse de hediyeleşmek niyetiyle olursa inşallah o sünnete ittiba etmiş sayılır.
Mesela günüzmüde ev hanımları böyle hediyeleşiyorlar birisi yaptığı bir kase çorbadan komşusuna götürüyor. Öbürkü boş tabağı getirirken içine yaptığı yemekten koyarak iade ediyor. Bu alışveriş değil hediyeleşmektir.