"Birisinin cinayetiyle başkaları, akraba ve dostları mesul olamaz." diye başlayan birinci kanun-u esasiyi izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Birincisi: İslâmiyetin pek çok kanun-u esasîsinden birisi, وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰى âyet-i kerîmesinin hakikatıdır ki, 'Birisinin cinayetiyle başkaları, akraba ve dostları mesul olamaz.' Halbuki, şimdiki siyaset-i hâzırada particilik taraftarlığıyla, bir câninin yüzünden pek çok mâsumların zararına rıza gösteriliyor. Bir câninin cinayeti yüzünden taraftarları veyahut akrabaları dahi şenî gıybetler ve tezyifler edilip, bir tek cinayet yüz cinayete çevrildiğinden, gayet dehşetli bir kin ve adaveti damarlara dokundurup kin ve garaza ve mukabele-i bilmisile mecbur ediliyor. Bu ise, hayat-ı içtimaiyeyi tamamen zîr ü zeber eden bir zehirdir. Ve hariçteki düşmanların parmak karıştırmalarına tam bir zemin hazırlamaktır. İran ve Mısır’daki hissedilen hâdise ve buhranlar bu esastan ileri geldiği anlaşılıyor. Fakat onlar burası gibi değil; bize nisbeten pek hafif, yüzde bir nisbetindedir. Allah etmesin, bu hâl bizde olsa pek dehşetli olur."(1)
Üstad'ın mealini verdiği ayette ifade edildiği gibi suçlar şahsidir, işlenen suçlardan suçu işleyen kişinin akraba ve aşireti mesul değildir.
Ama günümüzdeki toplumsal hayatta, Kur’an’ın bu eşsiz ve güzel adaleti tatbik edilmiyor. Bunun yerine bir suç, özellikle bu suç politik ve siyasi bir içerikte ise, suçu işleyen ile kalmıyor, suçlunun bütün akraba ve taallukatı da mesul tutulup cezalandırılıyor. Bu zalim kaide gereğince, çok masumların hakları gasp ediliyor.
Dış güçler ve düşmanlar bu zalim kaideden çok güzel faydalanabilirler. Yani bizim birlik ve dirliğimizi istemeyen bir dış güç, bazı partilere ajan yerleştirip, senin partini kapatmakla kaosa sebebiyet verebilir. Ama Kur’an kaidesi ve kanunu olan; "Birisinin cinayetiyle başkaları, akrabâ ve dostları mes'ul olamaz." hükmü toplumda ve kanunlarda esas alınsa, böyle fitne ve fesatların önü alınır.
Adnan Menderes, koca bir partinin lideri olarak, bütün partililerin hata ve suçlarından mesul tutulup cezalandırılmıştır. Halbuki bir parti içinde bazı zararlı adamlar ya da kasıtlı yerleştirilmiş casuslar bulunabilir. Bunların yapacağı bazı hata ve yanlışlardan dolayı, bütün partilileri mesul tutup cezalandırmak, katmerli ve vahşi bir zulümden başka bir şey değildir. Hem ayetin manasına hem de insanlığın fıtratına aykırı bir zulümdür.
İran ve Mısır olayları ise; İhvan-ı Müslimin cemiyetinin siyasi faaliyetlerinin, zalim iktidarlarca kanlı bir şekilde bastırılmasıdır. 27 Kasim 1954'de, İhvan-i Müslimin Mısır devlet başkanı Cemal Abdunnasır'a suikast girişimiyle itham edilip, koca bir cemiyet cezalandırılmıştır. Üstad aynı hadisenin Türkiye'de olması durumunda daha şiddetli ve katmerli bir şekilde olacağını ifade ediyor. Yani bizdeki zalim ve diktatörler, daha şedid ve daha insafsız olacağına işaret ediyor. Nitekim sudan bahaneler ile Başbakan ve bakanlar asılmıştır o dönemlerde...
(1) bk. Emirdağ Lâhikası-II, 102. Mektup.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü