"Biz tembellik edip, o namazı yerine getirmedik... Cenâb-ı Hak onun kefareti olarak, beş sene talim ve talimat ve koşturmakla bize bir nevi namaz kıldırdı." Namazın kefareti var mı, Harb-i Umumi'de vefat edenler (namazsız iseler) muaf mı oluyorlar?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Kefaret; kelime olarak bir şeyi örtmek ve imha etmek demektir. Istılahî olarak ise işlenen bir günahı ve kusuru affettirmek için sadaka vermek ve oruç tutmak gibi ibadetlerdir. Yani kul, işlemiş olduğu o günahını sildirmek ve kusurunu bertaraf etmek için başka bir amel ile mukabele ediyor.

Kefaretin iki nevi vardır. Biri, şeriatın tayin ve tesbit etmiş olduğu kefarettir. Yani Kur'an ve sünnet tarafından, işlenmiş bir suça karşılık yapılması gereken ve miktarı tayin edilmiş cezalardır. Bu cezalar yerine getirildiğinde, o suç kul üzerinden düşer.

Mesela, hiçbir mazereti olmadığı halde farz bir orucu bozan kişinin ara vermeden altmış gün oruç tutması ya da altmış fakiri doyurması lazımdır. Bu cezalar yerine getirildiği takdirde o günah silinir. Bu ise, Allah’ın kullarına büyük bir fazlıdır.

Diğeri ise, insanın başına kaderin hükmü ile gelen bela ve musibetlerdir. İnsan kaderden gelen bela ve musibetlere sabır ve metanetle mukabele ederse, günahlarına kefaret olur. Ama bunların miktarı ve ahvali tam tespit edilmediği için, hangi bela kaç günahı siler, diye bir hesap yapamayız. Bu yüzden sürekli tövbe ve istiğfar içinde olmak gerekir.

Üstad'ın ifade ettiği Harb-i Umumî belasının, işlenmiş günahlara kefaret olması daha çok ikinci nevi kefarettir. Yani Allah onların birikmiş kusur ve günahlarını harb musibeti ile temizlemiştir, manasındadır. Yoksa namazın şeriat tarafından tespit ve tayin edilmiş bir kefareti yoktur. Yani kul, namazını mutlaka eda etmelidir. Kazaya kalan namazlarını da kılmak zorundadır.

Harb musibeti ile çekilen açlık sıkıntısı, tutulmayan farz oruçlara bedel iken, harb zamanında zayi olan mal ve para, verilemeyen zekâta bedeldir. Cephede ve siperde çekilen bedenî meşakkatler ise namaza bedeldir diye Üstad Hazretleri içtihatta bulunuyor.

Namaz kılmamanın mazereti olamaz, varsa da aklın yitirilmesi veya ölümdür. Bunun dışında hiçbir mali ve bedenî amel, namazın yerine ikame edilemez. Kılınmayan namazların kazası vacibtir. Bu kaza namazları da kefaret sınıfına giremez, sadece üzerindeki borcu giderir. Vaktinde kılmamanın cezası, ancak Allah’ın affına kalmıştır. Ama affını celb için bir takım malî ve bedenî ibadetler yapılabilir. Bu kesin af olmazsa da affına mazhar için bir vesiledir.

İslam dininde hiçbir insan, durumu ne olursa olsun, namazdan muaf değildir. Şayet bir takım özür ve mazeretleri varsa, İslam ona birtakım kolaylıklar sağlamış ama muaf tutmamıştır. Bunun tafsilatı fıkıh kitaplarında tayin edilmiştir. İsteyen o kitaplara bakabilir.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 11.266
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

NuruLika

Bu güzel yorumunuz için Allah sizden ebeden razı olsun hizmetinizi kabul buyursun. Kefaret konusunda ise cok guzel açıklama oldu ben böyle bilmiyordum...

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...