"Bütün enbiyayı sayesi altına alan risalet cenahı ve bütün âlem-i İslamı himayesine alan İslamiyet cenahlarıyla, hakikatin tabakatında uçan ve bütün enbiya ve mürselîni, bütün evliya ve sıddıkîni ve bütün asfiya ve muhakkıkîni..." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"...bütün enbiyayı sayesi altına alan risalet cenahı ve bütün âlem-i İslamı himayesine alan İslamiyet cenahlarıyla, hakikatin tabakatında uçan ve bütün enbiya ve mürselîni, bütün evliya ve sıddıkîni ve bütün asfiya ve muhakkıkîni arkasına alıp, bütün kuvvetiyle vahdaniyeti gösterip, arş-ı ehadiyete yol açıp gösterdiği iman-ı billah ve ispat ettiği vahdâniyet-i İlâhiyeye, hiç vehim ve şüphenin haddi var mı ki kapatabilsin ve perde olabilsin?"(1)

Bütün peygamberler Allah’ın varlığını ve birliğini insanlara anlatmış ve ona karşı yapmaları gereken ubudiyet vazifelerini talim etmişlerdir.

Peygamber Efendimizin (asm.) iman ve tevhid davası bütün peygamberlerin de davasıdır. Bu hususta en büyük imam odur (asm), diğer bütün peygamberler onun sayesi, yani gölgesi altındadır.

Onun iman ve tevhid davasını bütün peygamberler yanında bütün evliya ve asfiya, bütün sıddıklar ve muhakkikler de tasdik etmişlerdir. Zaten, bütün bu nurani zevat tevhid davasının meyveleridir.

Peygamberimizin (asm) ulvi mahiyeti ve kutsi davası On Dokuzuncu Söz’ün Birinci Reşha’sında şöyle dile getirilir:

"…Bütün enbiya hayattar kökleri, bütün evliya tarâvettar semereleri bir şecere-i nuraniyedir ki, herbir dâvâsını, mucizatlarına istinat eden bütün enbiya ve kerametlerine itimat eden bütün evliya tasdik edip imza ediyorlar."

"Zira, o 'Lâ ilâhe illâllah' der, dava eder."

Metinde geçen, “evliya ve sıddıkîn, asfiya ve muhakkıkîn” üzerinde de kısaca duralım:

Evliya, “seven ve sevilen kullar” demek olup, bu dört zümrenin hepsini içine alır.

Asfiya; veli kullar içerisinde, daha çok, ilim erbabı olan kimseler için kullanılır.

Sıddıklar; evliya ve asfiya içerisinde manen en ileride olan kimselerdir. Nitekim ayet-i kerimede (bk. Nisa, 4/69) sırat-ı müstakim ehli kimseler sayılırken, “nebiler, sıddıklar, şüheda ve sâlihler” şeklinde bir sıralama vardır. Buna göre, sıddıklar peygamberlerden sonra en ileri makamdaki kimseler demek olur. Bunlar “...Âlimler peygamberlerin varisidir...” (Buharî, İlim: 10; Ebû Dâvud, İlim: 1; İbn-i Mâce, Mukaddime: 17) hadis-i şerefinin haber verdiği, müçtehidler, müceddidler ve manen vazifeli diğer büyük âlimlerdir.

Muhakkik; tahkik eden, hakikati araştırıp bulan, tahkiki imana ermiş, eşyanın ve hadiselerin iç yüzlerini inceleyen, onlara vakıf olan” gibi manalara gelir.

Bu dört zümrenin hepsi sırat-ı müstakim ehlidirler, hepsi Allah’ın sevgili kullarıdırlar. Ancak, hangi büyük zatın hangi gruba dâhil olduğunu ancak Allah bilir.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Kullanıcı

"Nitekim ayet-i kerimede (bk. Nisa, 4/69) sırat-ı müstakim ehli kimseler sayılırken, “nebiler, sıddıklar, şüheda ve sâlihler” şeklinde bir sıralama vardır. "

1) Buradaki sıralama mevkice büyükten küçüğe doğru mu? Önce nebiler, sonra Sıddıklar, sonra şehitler, sonra salihler gelir mi diyeceğiz?

2) O zaman Allahım bizi Salih kul eyle demek iyi bir dua değil, Allahım bizi Sıddık bir kul eyle mi demek lazım? Halbuki Salih kul diye dua ediliyor? 

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)
Salih ve sıddıklardan eyle ya da üçünü bir arada söylemekte olabilir. Yani sıddık, salih ve şehitlerden eyle denilebilir. Bu kişinin durumuna kalmış bir şeydir. 
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Kullanıcı

Peki 1.sualim?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)
“nebiler, sıddıklar, şüheda ve sâlihler” sıralama bu şekilde gidiyor. 
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...