"Bütün mevcudat-ı âlem, bahusus zihayat olsa, küllî olsun, cüz’î olsun, küll olsun, cüz olsun, vücudunda, bekasında, hayatında ve idame-i hayatta maddeten ve manen çok metâlibi var, çok levazımatı var." Burayı kavramlarıyla birlikte izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Canlı-cansız her şey, yokluktan kurtulup var olmakta ve bu varlığını devam ettirmekte Allah’a muhtaçtır.

“Hayatında ve idame-i hayatta” ifadeleri, canlılar için söz konusudur. Bir varlık hayata kavuşmasında da bu hayatı devam ettirmesinde de maddi ve manevi çok şeylere muhtaçtır.

Metinde geçen “bütün mevcudat-ı âlem” ifadesi, canlı cansız her şeyi içine alır. “Bahusus zîhayat olsa” ifadesiyle de canlıların maddi ve manevi ihtiyaçlarının çok daha fazla olduğuna dikkat çekilir.

Lügat manasıyla; cüz,"kısım, parça" demektir; cüz’î ise "parçaya ait olan, biraz, pek az, mühim olmayan" gibi m"nalara geliyor.

Küll; "tüm, bütün, çok cüz’lerden meydana gelen" demektir.

Küllî ise, "çok, ziyade, fazla, cüz’îyat ve fertlerden meydana gelmiş olan" manasına gelmektedir.

Nur Külliyatı’nda bu mefhumlar tevhid konusunda harika bir şekilde işlenir. Cüz’ kimin mülkü ise küllde onun mülküdür. İnsanın bir parmağı cüz’, bedeni ise külldür. Parmağı yapan kim ise bütün bedeni yapan da odur. Keza, Güneş sistemi küll, her bir gezegen ise cüzdür.

Küllî, cüziyattan meydana gelen demektir, cüz’î ise o küllînin fertlerine denilir. Mesela, insan nevi küllîdir, her bir insan ise o küllî manayı taşıyan cüz’î birer ferttir. Nevin sahibi kim ise, fertlerin sahibi de odur. Bir insanı yaratan ancak bütün insanların da yaratıcısıdır.

Bu mefhumlar konusunda şöyle bir izah da getirilir:

Külle cüz’ün ismi verilmez, ama küllî ile cüz’î aynı isimle yadedilirler. Yine insan misaline dönersek, beden külldür, parmak cüz’. Parmağa beden denilmez. Ama her insan küllî bir mana olan “insan olma”nın bir ferdidir; bir tek insana da “insan” denilir, bütün insan nevine de...

Bir başka yönüyle; küllî bir şahs-ı manevînin, bir nevin ismidir; zihinlerde teşekkül eden bir manadır, hariçte vücudu yoktur. Ama o küllî manaya sahip fertlerin ise hariçte vücutları vardır.

Hayatın "cüz'î bir cüz'ü, küll ve küllî hükmüne getirmesi."

Burada cüz’î kelimesi küçüklük ifade etmektedir. Yani, bütünün küçük bir parçası hayat ile küll ve küllî hükmüne geçiyor. İnsan bedeni küll, göz ise o bütünün küçük bir parçasıdır. Ancak, hayat ile o küçük parça bütün bedenle irtibatlı olması dolayısıyla küll hükmüne geçer. Bir tek gözü yapamayan bedeni yapamaz. Küllî kelimesini “çok, ziyade” olarak anladığımızda mana aynı olur. Mefhum olarak düşündüğümüzde ise bütün gözler âlemi küllî, onun bir ferdi olan bu göz ise cüz’îdir. Bütün gözleri yaratamayan bu gözü de yaratamaz. Bu cihetle o tek göz küllî hükmüne geçmiş olur.

Hayatın "küllî şeyleri bir cüz'e sığıştırmaya sebep" olması.

Burada da küllî kelimesi, "çok, ziyade, fazla" manasında kullanılmıştır. Misal olarak bir çiçeği ve onu kuşatan ve onun yardımına koşan dört ana unsuru düşünelim. Havanın, suyun, toprağın ve ziyanın o çiçeğin yapılışında vazife almaları dolayısıyla o küçük çiçek manen o unsurları içine almış ve onlar buna sığışmış gibi olurlar; koca Güneş'in tecelli cihetiyle bir küçük aynaya sığması gibi.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...