"Bütün sû'-i istimalât ve zararlarıyla beraber, hârika bir kuvvet, bir menfaat elde ediyorlar. Halbuki iştirak-i emvalin çok zararlarıyla beraber, iştirakle mahiyeti değişmez..." Bu misali açar mısınız, zarar ya da suistimali nedir?
Değerli Kardeşimiz;
"Ehl-i dünya, büyük bir servet ve şiddetli bir kuvvet elde etmek için, hattâ bir kısım ehl-i siyaset ve hayat-ı içtimaiye-i beşeriyenin mühim âmilleri ve komiteleri, iştirak-i emval düsturunu kendilerine rehber etmişler. Bütün sû'-i istimalât ve zararlarıyla beraber, hârika bir kuvvet, bir menfaat elde ediyorlar. Halbuki iştirak-i emvalin çok zararlarıyla beraber, iştirakle mahiyeti değişmez. Her birisi umuma -gerçi bir cihette ve nezarette- mâlik hükmündedir, fakat istifade edemez. Her ne ise, bu iştirak-i emval düsturu a'mal-i uhreviyeye girse; zararsız azîm menfaate medardır."(1)
İştirak-i emval; insanların para kazanmak ve servet sahibi olmak için sermayelerini birleştirmeleri, ortaklık kurmaları ve birlikte mesai yapmalarıdır.
Bir kişinin aklı ne kadar üstün de olsa, sermayesi ne kadar kuvvetli de olsa, ortak akıl ve müşterek mesainin yanında bir hiçtir. İnsanlar ortaklıktaki bu büyük kuvveti ve azim kârı gördükleri için, şirketler kuruyor ve birlikte hareket ediyorlar.
Tabi halka açık, büyük şirketlerde, suiistimaller, yolsuzluklar ve büyük israflar da olabiliyor. Herkesin ortak olan malı, bir şahsın malı kadar güvende olamaz. Günümüzde bu gibi ortaklıkların nasıl sömürü vasıtası hâline getirildiğine şahit oluyoruz. Bununla beraber, küçük sermayelerin bir havuzda toplanması, büyük bir sermayeye ve kuvvete dönüşebiliyor.
Üstad Hazretleri bu maddî şirketleri, manevî şirkete bir temsil ve bir dürbün yapıyor.
"İştirakte, mahiyet değişmez", demek ise, küçük ortakların iştirak etmesi, şirketin umumi kuvvetini etkilemez, demektir. “Şirket benimdir veya ben de bu şirkete ortağım” der, ama yönetimde ancak sermayesi kadar söz sahibi olabilir. Şirketin işleyişine karışamaz, mahiyetine dokunamaz.
Şirket-i manevîde bu gibi tehlikeler ve zararlar olmuyor. Üç kişi cemaat olarak namaz kıldıklarında hâsıl olan yirmi yedi kat sevap her birine aynen yazılıyor, üçe bölünmüyor.
Şahs-ı manevi halinde çalışmakta da bu mana söz konusudur. Cemaatin tümünün ortak mesaileriyle hâsıl olan sevap ve nur bölünmeden, parçalanmadan herkesin hesabına yazılır. Zaten bölünme ve parçalanma ancak madde için ve maddî kazançlar için söz konusudur. Sevaplar nur olduğundan bölünmez ve parçalanmaz. Okuduğumuz bir Fatiha’yı bin kişiye bağışlasak her birine aynen bin Fatiha gider.
Bu yüzden, Müslümanlar büyük manevî bir şirket gibi hareket etmelidir. O zaman hem dünyada hem de ukbada mutlu olurlar.
(1) bk. Lem'alar, Yirmi Birinci lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü