Cuma hutbesinde dünyalık meselelerin vaaz edilmesi hakkında Risale-i Nur'da bir izahat var mıdır, varsa nerededir?
Değerli Kardeşimiz;
Bu konuda detaylı bilgi için, Yirmi Yedinci Söz olan İçtihat Risalesini tavsiye ederiz. Şimdilik, ilgili soruya kısa bir cevap teşkil edecek kısmın orijinal şeklini buraya alıyoruz:
"Meselâ, bâzı gâfiller, hutbe gibi bâzı şeâir-i İslâmiyeyi Arabîden çıkarıp her milletin lisâniyle söylemeyi iki sebep için istihsan ediyorlar."
"Birincisi: 'Tâ siyâset-i hâzıra avâm-ı Müslimîne de o sûretle tefhim edilsin.' Halbuki, siyâset-i hâzıra, o kadar çok yalan ve hile ve şeytânât, içine girmiş ki, vesvese-i şeyâtîn hükmüne geçmiştir. Halbuki, minber, vahy-i İlâhînin tebliğ makamı olduğundan, o vesvese-i siyâsiyenin hakkı yoktur ki o makam-ı âlîye çıkabilsin."
"İkinci sebep: 'Hutbe, bâzı suver-i Kur'âniyenin nasihatları anlaşılmak içindir.' Evet, eğer millet-i İslâm, İslâmiyetin zarûriyâtı ve müsellemâtı ve mâlûm olan ahkâmını ekseriyet itibâriyle imtisâl edip yerine getirseydi, o vakit nazariyât-ı şer'iye ve mesâil-i dakîka ve nasâyih-i hafiyeyi anlamak için, bildiği lisân ile hutbe okunması ve suver-i Kur'âniyenin -eğer mümkün olsaydı- tercümesi Haşiye belki müstahsen olurdu. Fakat, namaz, zekât, orucun vücûbu ve katl, zinâ ve şarabın haramiyeti gibi mâlûm olan ahkâm-ı kat'iye-i İslâmiye mühmel kalıyor. Avâm-ı nâs, onların vücûbunu ve haramiyetini ders almaya muhtaç değiller. Belki teşvik ve ihtar ile o ahkâm-ı kudsiyeyi hatırlatıp, İslâmiyet damarını ve İmân hissini tahrik etmekle imtisâllerine teşvik ve tezkire ve ihtara muhtaçtırlar. Halbuki, bir âmî ne kadar câhil dahi olsa, Kur'ân'dan ve hutbe-i Arabiyeden şu meâl-i icmâliyeyi anlar ki: 'Herkese ve bana mâlûm olan imânın rükünlerini ve İslâmiyetin umdelerini hatip ve hâfız ihtar ediyor ve ders veriyor, okuyor.' der; kalbinde onlara karşı bir iştiyak hâsıl olur. Acaba kâinatta hangi tâbirât var ki, Arş-ı âzamdan gelen Kur'ân-ı Hakîmin i'câzkârâne, müfehhimâne ihtarlarına, tezkirlerine, teşviklerine mukabil gelebilsin?"(1)
(1) bk. Sözler, Yirmi Yedinci Söz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
İslam, yukarıda sayılan konuların açıklanmasını ve bilinmesini elbette tavsiye etmektedir. Ancak burada karışıtırılan bir durum söz konusu. Tıp dersinde mühendislik konuları işlenmez. Mühendislik dersinde de tıp konuları işlenmez.
Ama bir tıpçı ayrıca mühendislik dersi istiyorsa, ayrıca kursa gider. Bir Müslüman da yukarıdaki konuları öğrenmek istiyorsa, ayrıca kitapları alır okur. Hutbelerde bu gibi şeylere kapı açılırsa, dinin temel meselelerine sıra gelmez.
Şu anda ülkemizdeki cuma hutbelerinde Arapça da Türkçe de mevcut. Üstad'ımızın en doğru olarak işaret ettiği ise bütünüyle Arapça olması mı?
Arapça hutbe değil ayet ve hadislerin orinal hali ile zikredilmesi isteniyor.
Ben yine anlayamadım...
Yani Üstad'ımız sadece ayet ve hadislerin arapça aslından okunmasını mı istiyor? Eğer öyleyse, hutbenin geri kalanının kendi dilinde okunmasında problem yoktur mu diyor? Ve buna bağlı olarak Türkiye'de okunan hutbeler, Üstadımızın dediğine uygun mu olmuş oluyor? Saygılarımla, teşekkürler şimdiden...
Hutbenin tamamen ayet ve hadislerin zikredilmesi şeklinde olması gerekiyor. Türkçe ya da başka bir dil ile hutbe vermek uygun değil bidattir. Türkiye de ki hutbeler yanlış yapılıyor.