Daimî kemâlâtın daimî tezahür istemesi bir mecburiyet midir? Ayrıca “bekâsı olmayan istihsan edicinin nazarında kemâlâtın kıymetinin sukut etmesi” Allah’a bir noksaniyet getirmez. Bu konunun haşirle münasebetini açar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
Allah, Samed’dir, “Ğaniyyün ani’l-âlemîn”dir. Onun için ne ihtiyaç ne mecburiyet bahis mevzûu olamaz.
İlâhî isimlerin tecellî ve tezahür etmek istemeleri, ayrı bir meseledir. Allah’ın her sıfatı, her fiili ve her ismi nihayetsiz bir kemale sahiptir. Allah mükemmel bir Güneş yarattığı gibi ondan faydalanabilecek mükemmel gözler de yaratmıştır. Cenâb-ı Hakk'ın ne Güneş'in yanmasına ne de gözün görmesine muhtaç olması düşünülemeyeceğine göre, bu yaratmalar hem kemalâtın tezahür etmesi hem de muhtaç varlıklara bir ikram, bir ihsan olmaları içindir.
Ancak, hususan akıl sahibi olan insanlar, kâinatta ve kendi varlıklarında tecellî eden bu kemale hayran ve bu ihsanlara minnettar olduktan sonra, bir daha dirilmemek üzere yokluğa atılırlarsa ne bu mükemmel sanatları seyir için ne de bu harika ihsanlara şükür için kalplerinde bir arzu kalmaz. Bu durumda insana akıl verilmesi bu hârikaların seyrettirilmesi hem hikmetsiz ve israf olur, hem de yok olma korkusu insanı önce ümitsizliğe, sonra isyana ve küfre götürebilir.
İnsanın bu yaratılışı âhiretin varlığına ayrı bir delildir. “Eğer vermek istemeseydi istemek vermezdi.” hakikatince, insana bu istidadın ve bu isteğin verilmesi âhiretin varlığını gösterir. Aksi halde, Cenâb-ı Hak insanları şükür ve ibadet için değil, -hâşâ- itiraz ve isyan için yaratmış gibi olur. Bu ise O’nun nihayetsiz rahmet ve hikmetine zıt bir telâkkidir.
“Çünkü nsan, sevdiği ve kıymetini takdir ettiği bir Cemal-i Mutlak'tan ebedî ayrılmaktan gelen derin yarasını; ancak ona adavetle, ondan küsmekle ve onu inkâr etmekle tedavi edebilir. İşte kâfirlerin Allah'ın düşmanı olması, bu noktadan ileri geliyor. Öyle ise, herhalde o Cemal-i Ezelî, kendisinin âyine-i müştakı olan insan ile ebed-ül âbâd yolunda seyahatında beraber bulunmak için, alâküllihal bir dâr-ı bekada bir hayat-ı bâkiyeye insanı mazhar edecek.”(1)
(1) bk. Lem’alar, Otuzuncu Lem’a, Altıncı Nükte.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü