"Demek oluyor ki, istikrâ-i tam ile hususan nev-i vahidde, lâsiyyema intizam-ı muttarid üzerine müesses olan kıyas-ı hafînin iânesiyle ve kıyas-ı evlevînin teyidiyle nübüvvet-i Muhammed'i netice vermekle beraber tenkihü'l-menat..." İzahı nasıldır?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Demek oluyor ki, istikrâ-i tam ile hususan nev-i vahidde, lâsiyyema intizam-ı muttarid üzerine müesses olan kıyas-ı hafînin iânesiyle ve kıyas-ı evlevînin teyidiyle nübüvvet-i Muhammed’i (a.s.m.) netice vermekle beraber tenkihü’l-menat denilen hususiyattan tecrit nokta-i nazardan, cemi’ enbiya, lisan-ı mu’cizatlarıyla, vücud-u Sâniin bir burhan-ı bâhiresi olan Muhammed’in (a.s.m.) sıdkına şehadet ederler."(1)

İstikra-i Tam: Ayrı ayrı hâdiselerdeki müşterek vasıflara dikkat ederek, umumi bir netice çıkarmak demektir. Yani fertten umuma âit hüküm sâhibi olmak ve genele intikal etmektir. Mesela, on kedi üstünde müşterek bir vasıftan hareketle, kediler hakkında genel bir hüküm çıkarmak gibi.

Her dönemde gelmiş olan peygamberlerin ve göstermiş oldukları mucizelerin üstünden hareket edecek olursak, nübüvvet umumi ve genel bir kurumdur, inkarı kabil değildir. Tarihte birkaç hadise olsa idi belki şek ve şüpheye mahal olabilirdi; ama binlerce örnekleri ve delilileri olan bir hadise, genellik kazanıp kati bir hüküm olur. İşte bu mana istikra denilen tümevarım metodu ile sabittir.

Kıyas-ı Hafi: Sebebi gizli olan, zihne birden gelmeyen kıyas demektir. Yani bazı hakikatler ancak derin bir tahkikat ile anlaşılır. Hüküm vardır; ama herkes zahir olarak o hükme ulaşamaz, ulaşmak için tetkikat lazımdır.

Nübüvvetin çok delilleri vardır ki, bunların bir kısmı istikrada olduğu gibi, kati ve zahiridir, bir kısmı da gizli ve derindir; ancak tetkik ve muhakeme ile anlaşılır.

Mesela kainat bir kitaptır, kitabın talimi muallim ister, muallim ise; ancak Allah’ın seçtiği nebiler olabilirler. Zira insan soyut aklı ile kainat kitabını tam anlayamıyor, muallime ihtiyaç var. Nasıl eğitim sisteminde öğretmen bir zaruret ise, insanların doğru ve hakkı bulmasında da nebiler bir zarurettir. Buna benzer yüzlerce deliller, ancak böyle ince tetkikat ve muhakeme ile keşfolunurlar.

Tenkihü'l-menat: Menatın, yani illetin ayıklanması. Usul-ü fıkhın kıyas bahsine ait bir ıstılahtır. Kıyasın dört rüknünden biri olan illetin, diğer benzeri hususiyetlerden ayıklanmasıdır. Şöyle ki:

Şeriat koyucu Allah (c.c) bir hükmü bir sebebe bina eder. Fakat o illetle beraber hükme te'siri olmayan birçok özellikler de bulunur. Bu yabancı özellikleri ayıklamak ve esas sebebi meydana çıkarmak gerektir. İşte bu, bir tenkih-ül menat çalışmasıdır.

Yani ekinin işe yarayan başaklarını, işe yaramayan kısımlardan temizlemek gibi, asıl hükme işaret eden illetin, yani sebebin hükme faydası olmayan yan sebeplerden ayıklanması işlemidir.

Bu kıyasın nübüvvete işareti; bir nebinin sair hususi şeylerini ayıklayıp, sadece nübüvvet ağacına olan katkı ve değerini almak anlamındadır.

Mesela; Hazreti İsa (a.s)’ın çok kamil hususiyetlerinden sadece nübüvvet ağacına olan yönünü almak, diğer kemalatlarını almamak buna örnek olabilir. Almamak derken, konu ile irtibatı olmadığı için almamaktır, yoksa diğer hususiyetlerin değer ve kıymetleri başka yerlerde geçerlidir.

Bütün bu delil ve kıyasların yardımı ile Peygamber Efendimiz (asm)'in nübüvvetine bakacak olursak mesele katilik kazanır demektir.

(1) bk. Muhakemat, Üçüncü Makale (Unsuru'l-Akide), İkinci Maksat.

İlgili ders videosu için tıklayınız:
- Prof. Dr. Şadi Eren, Muhakemat Dersleri (46. Bölüm).

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 5.129
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...