"Demek, Risale-i Nur’un sadık şakirtlerinden birisi leyle-i Kadrin hakikatini ve Ramazan’ın yüksek mertebesini kazansa, umum hakikî sadık şakirtler sahip ve hissedar olmak, …” Açıklar mısınız? Bunun, hadisten veya ayetten bir delili var mıdır?
Değerli Kardeşimiz;
Bir kimse, farz olsun, nafile olsun, herhangi bir ibadeti yaparken veya yaptıktan sonra, sevabını, ölü, diri herkese hediye edebilir ve bu ameline kardeşlerini de hissedar edebilir. Bu Ehl-i sünnetin kabul ettiği bir kaidedir.
"Kabristandan geçen kimse on bir ihlas okuyup, sevabını kabirdekilere hediye ederse, ölü adedince sevap verilir."(1)
Dürru’l-muhtar’da hadis olarak rivayet edilmiştir.
Tatarhaniyye fetva kitabında, "Sadaka veren kimse, sevabının bütün müminlere verilmesi için niyet ederse, kendi sevabından hiç azalmadan, bütün müminlere de sevabı erişir. Ehl-i sünnet mezhebi böyledir." buyuruldu.(2)
"İnsanları sapıtanlar, sapıklıkta önder olanlar, kendi günahlarını yüklendikleri gibi o kimselerin günahlarını da yüklenirler." (Nahl, 16/25)
Bu ayetin manayı muhalifi şu anlama gelir: İnsanların hidayetine sebep olanlar, kendi sevaplarını yüklendikleri gibi o kimselerin sevaplarını da yüklenirler.
Demek iki inanan kimsenin birbirinden hissedar olması ya da birbirinin amelinden istifade etmesi, Kur’an ve sünnetin ruhuna uygun bir durumdur.
Ayrıca “Vüs'at-i rahmet-i İlâhiyeden çok kuvvetli ümitvârız.” Bu cümle bir dua ve talep cümlesidir. Kabul edip etmemek ise Allah’a kalmıştır. Ama mana olarak hissedar olma ayetin özü ile çelişmiyor.
Dipnotlar:
(1) bk. İbn Abidin, II/242.
(2) bk. Reddü'l-Muhtar.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü