Demokrasi küfür sistemidir, bunu bütün Müslümanlar iyi bilir. Mesela, demokraside inanç özgürlüğü vardır, isteyen her Müslüman din değiştirebilir ve buna kimse karşı çıkamaz... Demokrasi ve İslam dini ilişkisi hakkında bilgi verir misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Demokrasi, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Devleti yönetme şeklidir. Her ülke veya toplum kendi kalıplarına ve kendi örfüne göre demokrasiyi tarif edip şekillendirmiştir. Onun için tek kalıp, tek tip demokrasiden bahsedilemez.

Acaba hangi demokrasi modeli şirk unsuru taşır, bunu tek tek incelemek gerekir. Bütünüyle bir modeli demokrasi olarak alıp şirk demek çok yanlış ve hatalı olur.

Her ideoloji kendi fikriyatına uygun bir demokrasi kalıbı ve şekli oluşturmuştur. Ana hatları ile liberal demokrasi, komünist demokrasi, muhafazakar demokrasi, faşist demokrasi, anarşist demokrasi gibi birçok kalıplar vardır. Belki bu kalıplardan birçoğu İslam’ın ruhu ve esası ile bağdaşmaz, ona tatbik edilemez. Ama genel ve çatı demokrasi tarif ve manası ile İslam arasında bir zıtlık bir çatışma yoktur.

Demokrasi bu zamanın ilcaat ve gereklerine en uygun ve insanlığın tecrübe ile bulabildiği en gelişmiş bir yönetim rejimidir. Bu rejimi İslam’a uyarlayıp İslam’ın fazilet ve adaleti ile beslersek ortaya mükemmel bir model çıkar.

İslam'da belli bir yönetim rejimi, belli bir devlet nizamı tayin ve tespit edilmemiştir. Bunu fıkıh kaynaklarına bakan görür. İslam devlet yönetim biçimini ve şeklini dönemin şartları ve insanların fikir ve tecrübelerine havale etmiştir. Bazen bu yönetim biçimi cumhuriyet olmuş, bazen saltanat olmuş, bazen oligarşi olmuş, bazen monarşi şeklini almıştır. Demek bu da gösteriyor ki, İslam, yönetim rejimi olarak bir kalıp, bir tarz ortaya koymamıştır. Ama bazı rejimlere işaret kabilinden göndermeler yapmıştır. Mesela bugün demokrasi ve cumhuriyet rejimine işaret eden ayet ve hadisler vardır.

Şura suresindeki şu ayet, bu manaya işaret eder;

"Onlar öyle kimselerdir ki Rablerinin çağrısına kulak verip, namazı hakkıyla ifa ederler. İşlerini istişare ile yürütürler, kendilerine nasib ettiğimiz imkânlardan hayırlı işlerde sarf ederler." (Şura, 42/38)

İstişare şunlardan dolayı gereklidir:

1. Eğer bir mesele iki veya daha fazla kişiyi ilgilendirdiği halde, o konuda bir kişi karar verirse, diğerlerine haksızlık edilmiş olur.

2. Müşterek işlerde bir kimse tek başına karar vermek istiyorsa bu, ya kendi çıkarını gözetmesinden ya da kendisini öbür kişilerden üstün görmesinden ileri gelir. Her iki durum da geçerli olamaz.

3. Müşterek işler hakkında karar vermek büyük sorumluluktur. Âhirette hesap vereceğine inanan hiç kimse, bu yükü tek başına yüklenmemelidir. Hz. Peygamber (a.s.m) ashabı ile istişare ettiği gibi, ondan sonra ashab da bunu yapmıştır. Mesela; halife seçimi, mürtedlerle savaş, şarap içenlere verilecek ceza, Irak arazisinin durumu gibi birçok konuda müşavere yapmışlardır.

Hazreti Ebu Bekir (ra)’ında seçiliş şekli cumhuriyet ve demokrasiyi andıran bir seçimdir. Bütün bunların ışığında bakacak olursak İslam belli bir yönetim rejimi tayin etmemişte olsa bazı esaslarına işaret etmiştir. Yani demokrasinin temel ve çatı manasına ve tarifine küfür demek tam bir ihatasızlık ve cehalet örneğidir. Ama bizim bazı radikal ve ihatasız bidat mezhepler, siyasi kaygılar ile batıdan gelen her şeye düşmanlık ettikleri için, demokrasiyi de sırf bu yüzden inkar ediyorlar. Avam insanları da etkilemek için ideolojik demokratik kalıplarını örnek veriyorlar. Mesela komünist, faşist demokrasi anlayışlarının İslam’la bağdaşmayan yönlerini gösteriyorlar. Halbuki bizde demokrasi modelini kendi inanç ve kültürümüz ile yorumlayıp, yeni bir kamil yönetim formatı oluşturabiliriz. Bunun şirkle, küfürle ne ilgisi olabilir.

İnanç hürriyeti din bakımından İslam'da da vardır. Dileyen dilediği dine ve inanca inanabilir. İslam bu hususta zorlama yapmaz. Ama İslam’ı kabul eden birisi de artık İslam’ın gereğini yapması ve sorumluluklarını yerine getirmesi zaruridir. Her rejim kendi esas ve ruhunu korumak için bazı tedbirler alır; bu tedbirleri tatbik etmeyen kişi içinde şiddetli ceza uygular. Bu en modern batı toplumlarında da böyledir. Söz konusu güvenlik ve terör olduğu zaman, demokrasinin beşiği kabul edilen İngiltere bile bazı zorlamaları uygulayabiliyor.

Yani İslam demokrasisinin de bazı toplumsal gerçeklerini göz önüne alıp uygulaması bize özgü demokrasi anlayışı olur. Yoksa burası uyuşmadı deyip külliyen demokrasi rejimini inkar etmek yanlış olur. Belki mürtedin hakkı hayatı yoktur, hükmü batı toplumu için anlaşılmaz ve kabul edilemez olabilir, ama her toplumun inanç ve örfleri kendi rejiminin şekillenmesinde önemli bir faktördür.

Mürtedin hakkı hayatının olmamasının hikmet ve gerekçeleri farklı bir konudur, demokrasinin temel değerleri farklı bir konudur.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

ezilen_ummet
Demokrasi Hakkında İslâm'ın Görüşü Demokrasi, halk için ve halk adına halkın hakimiyetidir. Demokratik düzende asıl olan iradeye, egemenliğe ve infaz hakkına sahip olan halktır. Kendi kendisinin efendisi olduğundan iradesini yürütme kudretine sahip olan halktır. Onun üzerinde hiç kimsenin egemenliği (üstünlüğü-efendiliği ya da hakimiyeti) yoktur. Bundan dolayı da yasa koyucu odur. Dilediği yasaları koyar, iptal etmeyi, dilediği yasaları da ilga ve iptal eder. Buna bizzat kendisi güç yetiremiyeceğinden kendi adına yasalar çıkarmak üzere vekiller seçer. Hakimiyetin ve yürütmenin sahibi halktır. Yönetimi halkın bizzat kendisinin yürütmesi güç olduğundan, halkın kendi koyduğu yasaları uygulamak için, halk kendi adına yöneticiler seçer. Böylece halk, kapitalist batı düzeninde yönetim kuvvetlerinin kaynağı olur. Efendi (hakim) olan, yöneten ve yasa koyan halktır. İşte bu demokratik düzen, bir küfür düzenidir. Beşerin uydurduğu bir düzendir ve şerî hükümler de değildir. Bundan dolayı da bu düzenle yönetim küfürle yönetimdir. Demokrasiye davet etmek bir küfür düzenine davet olduğundan, ona davet etmek de veya onu herhangi bir haliyle almak da caiz değildir. Bu demokratik düzen, İslâm'ın hükümlerine muhaliftir. Müslümanlar bütün işlerini Şeriat'ın hükümleriyle yürütmekle emrolunmuşlardır. Müslüman, Allah'ın kuludur. İradesini Allah'ın emirlerine ve nehiylerine uygun yönlendirir. Ümmet de iradesini heves ve arzularına göre yürütme hakkına sahip değildir. Çünkü, onun hakimiyet hakkı yoktur. Ümmetin iradesini yönlendiren Şeriat'tır, zira hakimiyetin sahibi Şeriat'tır. Böyle olduğu içindir ki ümmet yasa koyma hakkına sahip değildir. Çünkü, Şeriat koyucu yalnız Allah'tır. Ümmetin tamamı, meselâ; faiz, ihtikâr, zina veya içki gibi Allah'ın haram kıldığını mübah kılmaya toplanmış olsa, onun bu icmaının hiçbir kıymeti yoktur, çünkü İslâm hükümleriyle çelişmektedir. Eğer bunda ısrarlı olurlarsa savaşılır. Ancak Yüce Allah sultayı, yani yönetim ve yürütmeyi ümmete tahsis etmiş, kendi adına hüküm ve infazı gerçekleştirmek için de yöneticinin nasbedilmesi ve seçilmesi hakkını ümmete vermiş ve Allah yöneticinin nasb edilmesinin (belirlenmesinin) de muhakkak beyat yoluyla olmasını emretmiştir. Sulta ve siyade-hakimiyet arasındaki fark işte böyle anlaşılır. Hakimiyet Şeriat'ın, sulta ümmetindir
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (editor)

Konuyla ilgili bilgi için tıklayınız:
İslam'da demokrasinin yeri neresidir; demokrasi nedir?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...