Depremi, çocuklara; Risale-i Nur Külliyatı çerçevesinde nasıl anlatabiliriz?
Değerli Kardeşimiz;
Risale-i Nur, Kur'an ve sünnetten süzüldüğü için, o kudsi kaynaklardan insanlara verilen dersler; asrımızın idrakine uygun olarak Risalelerde yansıtılmaya çalışılmıştır.
Allah'ın rahmetinin her şeyi kuşattığını, her musibette çok hayırlar ve güzelliklerin saklı bulunduğunu, ölümün son olmayıp deprem gibi musibetlerde ölenlerin şehit sayılacağını, hastalıkların ve yaralanmaların tesadüf değil Allah'ın izniyle gerçekleştiğini ve sonunda büyük mükâfatların alınacağını Risaleler çok beliğ ve güzel bir şekilde izah etmektedir. Bize düşen, bu hakikatleri çocukların anlayabileceği şekilde izah etmeye gayret etmektir. Şöyle ki;
Çocuğa depremi anlatırken, öncelikle iki şey hedeflenmelidir: Birincisi mümkün olduğu kadar en uygun şekilde çocuğun depremle ilgili korkularını ve kaygılarını azaltmak ve onu rahatlatmaktır. İkincisi de Allah’ın bu âlemde canlı cansız bütün varlıkların yaradılışlarını ve nasıl hareket edeceklerini düzenleyen kanunları olduğunu ve bizim de o kanunlara göre hareket etmemiz gerektiğini hatırlatmaktır.
Ama tüm bunlardan önce anne-babaların depreme karşı aşırı korku ve kaygılı olmaması, gerekli tedbirleri aldıktan sonra teslim ve tevekkül ile davranmış olması gerekir. Çünkü aşırı korkulu ve kaygılı bir ruh hâli içinde bulunan ebeveynler -ne söylerlerse söylesinler- çocuğun korku ve kaygısını azaltamazlar.
Çocuğu rahatlatmak ve kafasında oluşan soruları gidermek için yaşına ve algılama becerisine uygun bir şekilde depremin ne olduğunu açıklayınız. Yani kafasında neden ve nasıl soruları cevapsız kalmamalıdır. Mesela, depremin ne olduğunu ve nasıl oluştuğunu basit bir dille şu şekilde açıklayabilirsiniz:
"Ayağımızı bastığımız toprak katı ve hareketsizdir. Ama dünyanın içine doğru gidildiğinde çok derinliklerde altında sıvı bulunan hareketli tabakalar, yerler var. Onların bazısı, bizim duyamayacağımız bir hızla hareket ederler. Bunlar bazen kırılır. Bu kırılma sonucunda titreşim olur. O titreşimde yer yüzünün ilgili yerleri sarsılır." vb gibi...
Çocuk daha da küçük ise, bunu haşlanmış bir yumurta ile de açıklayabilirsiniz. Yumurtanın bazı yerlerini çizin, sonra oraları çatlatın. Sonra "Yerin altında da böyle tabakalar var. Bunlar da çatlayınca yer yüzü sarsılır, işte biz buna deprem diyoruz." diyebilirsiniz.
Daha sonra tüm yeryüzü hareketlerinin ve dünyada yaşanan tabiat olaylarının başıboş olmadığı hepsinin de Allah’ın gücü ve kuvveti ile bir kural tahtında hareket ettiği anlatılmalıdır. Mesela şöyle denebilir:
"Tüm bunlar, bizim dışımızda ve müdahalemiz olmadan Yüce Yaratıcımızın emir ve kuvveti ile gerçekleşir. Tıpkı Güneş'in ve Ay'ın doğması ve batması gibi, tıpkı dünyanın dönmesi, baharın ve kışın gelmesi, karın ve yağmurun yağması gibi..."
Bunların hiçbirine bizim müdahale etmemiz mümkün değil. Bize düşen şey, aklımızı kullanarak bunların bize sağladığı faydalardan istifade etmektir. Çünkü aklımızı kullanmazsak, Allah’ın koyduğu kanunlara, kurallara uymazsak bu faydalı şeyler bize zarar da verebilir. Mesela yağmur faydalıdır, ama dere içine ev yaparsak, ağaçları kesersek, suyun akması için yeterince kanal yapmasak, bu faydalı olan yağmur, sele dönüşür ve bize zarar verebilirler. Deprem de bunlardan biridir. Depreme karşı güvenli yerlerde sağlam evler yaparsak, ev içinde gerekli önlemler alırsak inşallah bir şey olmaz, olsa bile vereceği zararı en aza indirebiliriz. Nitekim son depremde yan yana bulunan bir bina yıkılırken, diğer binanın camlarının dahi kırılmadığını gördük. Demek ki, insanlar deprem olduğu için değil, sağlam ev yapmadıkları için rahmete gittiler.
Onun için biz olası tehlikelere karşı tedbirimizi alıp gerisini de Allah’ın takdirine bırakacağız. Her şeye rağmen zarar da görmüş olabiliriz. Bu durumda da "Yüce Yaratıcımızın rahmetine, adaletine güvenip teslim olacağız, sabırlı olacağız. Çünkü o çok merhametlidir, kullarına zarar vermez. İmtihan dünyasındayız, herkes için geçerli kanunlara uymayan insanlar zarar görse bile, Allah onların mükâfatını kat kat verecektir. Çünkü o, çok merhametlidir. Mesela, depremde ölenler bir nevi şehittirler." gibi veya benzer bir açıklama yapılırsa çocuk için yeterlidir.
Bunu anlatırken, mutlak sizin de gerekli önlemleri aldığınızı, evinizin sağlam olduğunu, kaldığınız yerin güvenli olduğunu, deprem olsa bile basit bir dille inşallah size bir şey olmayacağını çocuğa anlatarak ona güven verin. Çünkü bu süreçte çocuğun en çok ihtiyaç hissettiği şey güvendir.
Bunun yanında deprem olursa nasıl davranması gerektiğini ve evde, odasında nerede ve nasıl durması gerektiğini de kendisine uygulamalı olarak gösterin. Gerekirse bu konuda çocuklara yönelik hazırlanan videoları da izletebilirsiniz.
Bunların dışında çocuğun bulunduğu ortamda televizyonlardan deprem haberlerini izlememek, mümkünse evde depremin yol açtığı felaketlerden söz etmemek de onun rahatlaması için önemlidir. Özellikle depremin herkesi derinden etkilediği bugünlerde mümkünse çocuğun rutin hayatını yaşamasını sağlamak, yalnız bırakmamak, akranları ile bir araya gelmesini sağlamak, bu da mümkün değilse parklarda veya en azından evde anne-babası olarak onunla oyun oynamak ve vakit geçirmek de bu süreci sağlıklı atlatmaları için önemlidir.
Biz de bugün okulumuza kavuştuk... Öğrencilerimizle dertleştik. Dilimiz döndüğünce zorluklara sabretmenin, kendimizi her türlü zorluğa göre hazırlamanın, konfor alanımızdan çıkmanın, gönüllülüğün, empatinin, işini sağlam yapmanın, kurallara uymanın, önce tedbir alıp sonra tevekkül etmenin öneminden bahsettik. Hepimiz depremzede, afetzede adayıyız, dedik. Düşmez kalkmaz bir Allah...
Hayat en iyi öğretmen! Okullar toplum yararına işlere öncülük etmeli. Sosyal organizasyonlarda görev almalı. Aileler bunu bir eğitim, bir talim olarak görmeli.
Ağaç yaşken eğilir. Çocuğu, genci yirmi yaşına kadar konfor alanında, steril büyütüp, el bebek gül bebek yetiştirtip sonra ondan sağlam, düzgün iş beklemek doğru değil. Çocuk hem okuldan hem hayattan öğrenecek. Bu hem onun kabiliyetlerini inkişaf ettirecek hem de ileride güçlü kılacak. Umarım en kısa zamanda tüm öğrenci ve öğretmenlerimiz de okullarına döner.
• Ebeveynler öncelikle kendi duygularını yönetebilmelidir. Kendi korkularını kontrol altına alamayan ebeveynin çocuğunu rahatlatması çok zor.
• Kendi korkularınızı, üzüntülerinizi çocuğunuzla paylaşın. Böylece çocuklar korkunun, kaygının, üzüntünün normal duygular olduğunu anlamış olur...
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Allah razı olsun