"Devr-i daimî gibi, cism-i zihayat, telezzüzat için hayat-ı cismaniye destgâhının işlettirilmesiyle beraber ebedîleşir. Ekl ve şürb ve muamele-i zevciye, gerçi bu dünyada bir ihtiyaçtan gelir, bir vazifeye gider..." İzah?
Değerli Kardeşimiz;
İnsan, zevk ve lezzetlere sadece nefsin arzularını tatmin için talib olursa, o zaman kulluk vazifelerini unutur, oyalanır. Şayet zevk ve lezzetleri şükür için ve Allah’ın isim ve sıfatlara işaret eden birer levha suretinde görüp, takip ederse, bunlar bu kez şükre ve kulluğa birer vasıta haline gelir.
İnsandaki şehvet ve öfke kuvveleri, kalp ve aklın idaresinde ifrat ve tefrite düşmeden çalıştığında, çok faydalı ve güzel iki his olur. Biriyle menfaatleri celbe çalışır, diğeriyle de zararları defeder. Ama bu iki kuvve, kalp ve aklın idaresine girmeyip, nefsin ve hevanın emrine girer ise, bu defa da şerde ve günahta tehlikeli iki alet olur. Yani bu gibi hisler kullandığı yere göre şekillenirler. Hayra da şerre de kullanılmaya müsait hususiyetleri vardır.
Bir de insan mahiyetinde his ve duyguların bir hiyerarşisi vardır. Yani her his ve duygu aynı mesabede değildir. Kalp ve akıl efendi konumunda iken, insandaki şehvet ve öfke gibi hisler, daha ziyade, kapıcı konumundadır. Eğer kapıcı terbiye edilirse bize faydalı olur, terbiye edilmezse zararlı hale gelir.
Dünyada yaşamak ve neslin devamı için gerekli olan yeme, içme ve evlenme; ahirette sadece zevk ve lezzet için olacak ve insanı şükür yoluna götürecektir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü