"Dünya dâr-ül hikmet ve âhiret dâr-ül kudret olduğundan..." İzah eder misiniz? Hikmet ve kudret hem dünyada hem de ahirette tezahür etmektedir. Dünya ve ahirette, hikmet ve kudretin tecelli farklarını izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Dünyada eşyanın yaratılışı, büyük ekseriyetle, sebepler zincirine bağlanmıştır. Yani dünyadaki yaratılışlarda, “inşa” mânası hükmetmektedir. Bütün varlık âlemi “Nur-u Muhammedî” denilen o ilk mahlûktan, safhalar halinde yaratıldığı gibi, her canlı da çekirdek, tohum yahut nutfe dediğimiz bir noktadan başlayarak terbiye edilmekte, birçok safhalardan geçerek son şeklini almaktadır. Bunun içindir ki, Fatiha Suresinde Allah'ın “Rabbü’l-âlemin” olduğu öncelikle nazara verilir.
Cenâb-ı Hak, bu dünyada sebepleri yaratmış, terbiye etmiş ve sonsuz hikmetiyle neticeleri bu sebeplere bağlamıştır. Ahirette ise sebeplerin icraatına gerek kalmadan her şey İlâhî kudretle bir anda, zamansız yaratılacaktır. Yani, bu dünyada hikmet daha galiptir, ahirette ise kudret. Yoksa, bu dünyadaki sebepler de neticeler de Allah’ın kudretiyle yaratıldığı gibi, ahiretteki bütün icraatlar da yine hikmet üzere olacaktır.
Burada bir “galibiyet” mânası nazara veriliyor. Sözler’de, fırtınalı bir denizin “Ya Celil!” dediği ifade ediliyor. Böyle bir manzaranın kendine has bir güzelliği de vardır, ama burada celal daha galip, daha hâkimdir. Diğer taraftan, bir ağaca baktığımızda “cemal” mânası nazarımıza çarpar. Hâlbuki bu ağacın bir çekirdekten çıkarılması, büyütülmesi, kâinatla münasebetinin kurulması muazzam bir kudret eseridir. Ancak, burada “cemal” daha hâkimdir.
Aynı şekilde, hem dünyada hem ahirette hikmet ve kudret birlikte icraat gösterirler. Yani, İlâhî kudretin bütün icraatları her iki âlemde de “hikmet” üzeredir. Ancak dünyadaki icraatlarda hikmet, ahiretteki icraatlarda ise kudret daha hâkimdir.
“Evet dünya dâr-ül hikmet ve âhiret dâr-ül kudret olduğundan; dünyada Hakîm, Mürettib, Müdebbir, Mürebbi gibi çok isimlerin iktizasıyla, dünyada icad-ı eşya bir derece tedricî ve zaman ile olması; hikmet-i Rabbaniyenin muktezasıyla olmuş. Âhirette ise, hikmetten ziyade kudret ve rahmetin tezahürleri için maddeye ve müddete ve zamana ve beklemeye ihtiyaç bırakmadan birden eşya inşa ediliyor.” (1)
Üstad Hazretlerin bu ifadelerinden de anlaşıldığı gibi, dünya hikmet ve imtihan yeri olduğu için sebepler hükmediyor. Ahiret hayatında ise; bu hikmet ve imtihan sebepleri ortadan kalkacağı için, bizzat kudret hükmedecektir. Yani; Allah’ın kudreti her şeyi sebepsiz olarak birden ve ani olarak yaratacaktır. Mesela; bir elma yemek için uzun müddet beklemek olmayacak, elma aniden kızarıp aniden bitecektir.
Terbiye, “bir şeyi ilk noktasından başlatarak kademeli şekilde en son kemal noktasına getirmek” demektir. Cenab-ı Hakk’ın Rab ismi “terbiye eden” mânasına gelir. Allah Rabbü’l alemîndir. Kâinatı altı günde, yani altı devrede yaratmıştır. Bu altı devre, İlahî terbiyenin ana safhalarını ifade eder.
Bu dünyada hikmet daha hâkimdir. Ahirette ise kudret daha hâkim olacak, büyütme, yetiştirme olmaksızın her şey bir anda meydana gelecektir.
Sualle alâkalı yazı:
HİKMET DÜNYASI
Semavat ve arz altı devrede, safha safha yaratılmış. Ve sonunda şu gördüğümüz harikalar harikası kâinat çıkmış ortaya. Onun yaratılışındaki bu hikmet tecellisi ondaki hâdiselerde de kendini göstermiş. Gece birden kaplamamış yeryüzünü; gündüz de âniden gelmemiş. Geceden seher vaktine geçilmiş ve onu güneşin doğuşu takip etmiş. Daha sonra güneşin yine yavaş yavaş yükselmesiyle öğle vaktine erişilmiş, onu da o bereketli ikindi vakti takip etmiş ve sonunda gurub. Gündüz âniden gelse, gece birden bastırsaydı ne seherden söz edebilirdik, ne öğleden, ne ikindiden.
Bu hikmetli yaratılış, bitkiler âleminde de hüküm sürmüş. Çekirdekte İlâhî bir san’at ve hikmet gizli. Koca ağacın bütün programı o küçücük âlemde kader kalemiyle çizilmiş. Ondaki, genetik şifre ilim adamlarını hayretler içinde bırakan bir mükemmellikte ve yine onları çaresiz kılacak kadar derin sırlarla dolu.
Çekirdeğin açılması apayrı bir harika. Fettah isminin tecellisi. Yerin çekimine rağmen yukarıya doğru başlayan hikmetli ve intizamlı yürüyüş. Derken fidan devresine eriş. Boy atma ve kalınlaşma devreleri ve sonunda çiçek açıp meyve verme... Her meyvenin de büyümesi, kemâle ermesi ve o yumuşak meyveden sert çekirdeklerin süzülmesi yine birden bire değil, safhalar hâlinde gerçekleşmekte. Her safhası ilim ve hikmetle yürütülen bu akıl almaz faaliyetler, yeryüzünü değişik tablolarla doldurur ve fikir ehlini bu İlâhî san’atlara hayran bırakır.
Dünyada hikmet, âhirette ise kudret hâkim. Dünya kudret âlemi olsaydı, şu muhteşem kâinat altı gün, yani altı devre yerine bir anda yaratılacaktı. Ondaki ağaçlar da bir anda bitecek ve son şekliyle boy göstereceklerdi. O zaman yukarıda sıraladığımız İlâhî san’at eserleri de vücut bulmayacaklardı. Çekirdekler âlemi, yoklukta kalacak, açılmaları, büyümeleri, fidan olmaları gerçekleşmeyecekti. Çekirdekler olmayınca, haliyle, yumurtalar ve nutfeler âlemi de yokluktan kurtulamayacaklar, bu âleme gelip, taşıdıkları Rabbanî san’atları sergilemekten mahrum kalacaklardı.
Fidanlar olmayınca bebekler de, kuzular da, buzağılar da olmayacaktı. Binlerce san’at bire inecek, yüzlerce güzellik ortadan kaybolacaktı. Terbiye ve tedbir fiillerinin tecellileri görülmeyecek, sadece ibda ve icad fiillerinin mahsulleri, âlemde boy gösterecekti. İlâhî hikmet buna müsaade etmedi ve kâinatı bir anda yaratmak yerine altı devrede inşa etmeyi takdir buyurdu.
Meselenin insana bakan bir cihetini kısaca hatırlatmak isteriz: Kâinat bir anda yaratılsaydı insan da bir anda yaratılacak ve kemâl yaş kırk olduğuna göre, dünyamız kırk yaşında ilkokul talebeleriyle dolacaktı. Âhirette hikmet yerine kudret hâkim olacak. Otuz gün çalışan bir memurun, maaşını bir anda alması gibi, dünya imtihanını kazanan mü’minlere de dereceleri bir anda verilecek ve cennetten kâmil bir insan olarak istifade edecekler. Zaman çekilecek aradan.
Bekleme diye bir şey olmayacak; her arzu edilen anında yaratılacak. Bedenler latifleşecek, nuranîleşecek. Bir anda birkaç mekânda bulunmak, ayrı sohbetlere iştirak etmek, farklı nimetleri tatmak mümkün olacak. Devre devre yaratılan âlemde, safha safha halkedilen insan, zaman nehrinde yavaş yavaş akan mahlûkattaki hadsiz hikmet tecellilerini seyretmesine mükâfat olarak orada, kudret tecellilerini ebediyyen seyir ve o tecellilerden aralıksız istifade edecek.
(1) bk. Şualar, İkinci Şua.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü