Efendimiz buyuruyor ki: "Hiç kimse için kalkılmaz. Ancak Allah için ayakta durulur." Acaba cemaat içinde oturulurken, sohbet başlamadan önce, gelen kişi büyük olsun küçük olsun, kalkmamamızı mı bize bildiriyor?..
Değerli Kardeşimiz;
Rasûlullah Efendimiz (s.a.s) bir defasında bastonuna dayanarak bir grup sahabinin yanına girdi, onlar da ayağa kalktılar. Bunun üzerine:
"Acemlerin birbirlerini yücelterek kalktıkları gibi siz de ayağa kalkmayın."
buyurdular (Ebu Davud, Edep 153)
Bir başka hadisi şeriflerinde ise
"Kim insanların kendisi için hazırola geçmesinden (el pençe divan durmasından) hoşlanırsa ateşten yerine hazırlansın."
buyurdular. Diğer bir defasında Sa'd b. Mu'az'ı istemişlerdi, gelince yanında bulunanlara: "Efendinize ayağa kalkın." buyurdular. (Buharî, İsti'zan 26)
Bu hadis-i şerifleri bir arada düşünen âlimlerimizden Ebul Velid İbn Rüşd şunları söylemiştir. Ayağa kalkma dört türlü olabilir.
a. Haram olan: Kibir ve yücelik taslayıp, ayağa kalkanlar karşısında kendini büyük gören için kalkmak.
b. Mekruh olan: Kendini ayağa kalkanların karşısında böyle görmemekle beraber, bu yüzden kalbine bir şeyler gelebilecek olan ve kalkıldığında zorbalara benzerliği ortaya çıkan için kalkmak.
c. Caiz olan: Kalkılmasını istemeyen ve zorbalara benzeme söz konusu olmayan kimseler için, bir iyilik ve ikram olmak üzere ayağa kalkmak.
d. Müstehap olan: Yolculuktan gelen birisi için sevinç gösterisi ve selamlama niyetiyle veya bir nimete kavuşanın nimetini tebrik, bir musibete uğrayanı teselli etmek için ayağa kalkmak.(1)
Haram olan kalkmaya bir de zengine malı-mülkü için kalkmayı katmak gerekir. Rasûlullah Efendimiz (s.a.s):
"Kim bir zengine eğilir, onu yücelttiği ve elindekilere göz diktiği için kendini küçültürse, şahsiyetinin üçte ikisi ve dinin yarısı gider." (2) buyurmuşlardır.
Bazı fıkıh kitaplarında; "Mescidde oturanın ve Kur'ân okuyanın da yanlarına giren için -eğer kalkılmağa layık birisi ise- saygı için kalkmaları mekruh olmaz." denir.(3)
Tahavî, "Ayağa kalkmanın kendisi (liaynihi) mekruh değildir. Mekruh (haram) olan ayağa kalkılmasından hoşlanmak ve kalkılmayacak kimse için kalkmaktır." derken, İbn Vehbân:
"Bana göre günümüzde ayağa kalkılması güzel (müstehap) olmalıdır. Çünkü kalkılmaması kin, buğz ve düşmanlığa -özellikle de kalkma adeti olan yerlerde- sebep olabilmektedir." der.(4)
Ezraî ise; "Hatta günümüzde, İbn Abdisselam'ın da işaret ettiği gibi, düşmanlığı ve ilişkilerin kesilmesini önlemek için kalkmak vacip bile olmuştur, mefsedetleri önleme cümlesine dahil olmuştur." görüşünü bildirir.(5) Ama onun bu görüşünü el-Mekkî, büyük günahları saydığı kitabında "üç yüz doksan yedinci büyük günah, halkın kendisine saygı ve hürmetle kalkmasını insanın sevmesidir" başlığı altında verir. Sonra yukarıya aldığımız hadis-i şerifleri vererek:
"Demek ki, ilim, şeref, ahlâk, evlat-baba ilişkisi, arkadaşlık vb. duygularla kalkmanın mahzuru yoktur. Hatta Nevevî'nin bunu kabul etmeyenlere cevap olarak yazdığı bir risalesi vardır." der.(6)
Asr-ı saadette mü'minlerin Hz. Peygamberi (asm) gördüklerinde ayağa kalkma adetleri yoktu. Hatta Enes b. Malik der ki:
"İnsanların Hz. Peygamber (asm)'den daha çok sevdikleri bir kimse yoktu. Buna rağmen onu gördüklerinde ayağa kalkmazlardı. Çünkü onun bundan hoşlanmadığını bilirlerdi. Fakat uzaktan gelen birisini karşılamak üzere ayağa kalkarlardı." (7)
İmdi hadis-i şerifleri de göz önünde bulundurarak söylenenleri özetlersek:
1. İnsanların kendileri için ayağa kalkılmasını ve el pençe divan durulmasını sevmeleri ve istemeleri haramdır.
2. İlim ehli, edepli, ahlâklı kimseler, baba, dede gibi yakınlar, yolculuktan gelenler için bir gönül alma ve ikram için kalkmak güzeldir, (müstehaptır)
3. İnsanlara zenginliklerinden ötürü ayağa kalkmak haramdır.
4. Kalkılmadığı takdirde, bu hareketin saygısızlık sayılacağı, kine, buğza ve düşmanlığa ya da kalkmayanın başka bir zarar görmesine sebep olacağı yerlerde ayağa kalkmak, kalkan için mahzurlu değildir, ama kalkılan için haramdır.
Eğilerek selam vermeye gelince, bu da yasaklanmıştır. Bir kardeşiyle karşılaştığında eğilen kişinin durumunu Rasûlullah (asm)'a sordular da: "Hayır, yapmasın!" buyurdu. (8) Çünkü rükû ve secde Allah'tan başkasına yapılmaz. Selâm maksadıyla bunlar, bizim şeriatımız dışındaki şeriatlarda yapılırdı.
Namazlardan sonra elini göğsüne koyarak "tekabbelellah" gibi bir şey söylemek de selef-i salihimizin yapmadığı bir bidattır ve terk edilmesi gerekir. Ancak bidat olan bunu söylemek değil, -çünkü o bir duâdır- bunu söylerken elini göğsüne getirmesidir.
Dipnotlar:
1. Aynî, Umdetü'l-kârî, 20/252.
2. Beyhakî, es-Sünenü’l Kübrâ.
3. en-Nemenkanî, el-Fethur'-Rahmani, 2/256.
4. en-Nemenkanî, age., 2/257.
5. bk., İbn Hacer el-Mekkî, ez-Zevacîr, 11/171.
6. el-Mekkî, age; Ayrıca bk., Vehbe ez-Zuhaylî, 11/571.
7. Fetavây-ı Hindiyye, 5/325, 369; Bezzâziye, 6/354; Nevevî, el-Fetâva, 79.
8. Tirmizî, İsti’zan, 31.
(bk. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nun Yayıncılık, İstanbul 1997, s.476-479).
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü