"Eğer dostlardan mufarakat olmasaydı, ölüm ruhlarımıza yol bulamazdı..." cümlesini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Yani, 'Eğer dostlardan mufarakat olmasaydı, ölüm ruhlarımıza yol bulamazdı ki, gelsin, alsın.' Demek, en ziyade insanı öldüren, ahbaptan mufarakattir. Evet, hiçbir şey beni o vaziyet kadar yandırmamış, ağlatmamış. Eğer Kur'ân'dan, imandan medet gelmeseydi, o gam, o keder, o hüzün, ruhumu uçuracak gibi tesirat yapacaktı."(1)
Eğer dostlardan ayrılmak olmasaydı, yani ölümde ayrılık acısı olmasa idi, insanlara o kadar ürperti ve dehşet vermezdi. Ölümü dehşetli ve ürpertili kılan şey, alıştığımız ve ünsiyet ettiğimiz dostlarımızdan ayrılmak ve onları bir daha dünya gözü ile görememek acısıdır.
Bu beyitte şair ölümün çirkin görünen zahiri yüzüne bakarak, mevti dost ve ahbaplardan ebedî bir ayrılık olarak görüyor ve onun elemini ve sancısını çekiyor. Şair bu acısını bu beyit ile ifade ediyor.
Üstad Hazretleri, "şayet ben de ölüme bu şairin bakışı gibi baksaydım, ölüm benim ruhumda çok derin yaralar açacak ve dehşetli tahribatlarda bulunacaktı," demiş oluyor. Ama Kur’ân’ın ve imanının nuru ölümün hakikatini bildirdiği, o karanlık perdeyi kaldırıp güzel yüzünü gösterdiği için, o şairin düşündüğü gibi ebedî bir ayrılık ve çok acıklı bir ayrılık değil, tam aksine sonsuz bir saadete kavuşmanın ilk adımı ve başlangıcı hükmündedir. Zira ölümün;
“Arka ciheti rahmettir, ön ciheti ise azabdır.” (Mesnevi-i Nuriye)
Kabir kapısının arka ciheti, yâni ölüm sonrası berzah hayatı müminler için büyük bir rahmettir. Hadis-i şerifte cennet bahçelerinden bir bahçe olarak tarif edilen bu hayat, dünyadan daha güzel ve daha saadetlidir. Ön cihetinin azap olması, görünürde insanın bütün dostlarından ayrılması, bedeninin çürüyüp dağılmaya terk edilmesi yönüyledir. Bütün bunlar ruha ulaşmaz ve ruh bunlardan hiçbir keder ve üzüntü duymaz. İmanla göçen bir ruh berzah âleminde cennet hayatı yaşar. Cennete girmekle görebileceği ve sohbetlerinde bulunabileceği bütün sevdiklerine kavuşmanın sefasını sürer.
Bedenin çürümesi ve dağılması bir evin duvarlarının yıkılması gibi yahut bir elbisenin güvelenerek parçalanması gibidir. Bunlar ruha bir zarar vermez. Şu var ki, görünürde ürkütücü ve üzücü olan bu bozulma ve dağılmalardan insan hissen rahatsız olur. Kabrin ön cihetinin azap olması bu rahatsızlıkları ifade etmektedir.
Ölümün bir takım acı ve elemlerini de dünyada çektiğimiz sıkıntı ve hastalıklar nevinden telakki etmeliyiz. Ölüm acısı da gelip geçer, ama manevî ve ruhî acıların tahribatı daha tesirli ve devamlıdır. Ölümün arka yüzündeki sonsuz ve sürurlu hayat bu acıyı da hiçe indirir.
Öyle ise ölümden korkup ürkmenin bir manası yoktur, onun yüzüne merdane bakıp, bizden ne istiyor ise hakkını vermeliyiz. Bizden istediği tek şey Allah’a hakkı ile kul olmaktır. Allah’a kul olana Azrail de, toprak da gece de, ateş de müsahhar ve hizmetkâr olur. Allah’ı unutana ise, sadece ölüm değil, her şey düşmandır.
(1) bk. Lem'alar, Yirmi Altıncı Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Bu Beyiti söyleyen şairin kim olduğu hakkında bilgi var mı?..
Bir bilgiye ulaşamadık.