"Ehl-i tarikatin o kadar mühim ve azîm kemâlâtları ve menfaatleri içindeki ihtilâfâtın ve rekabetin verdiği vahîm neticelerdir ki, onların o azîm, kudsî kuvvetleri bid'a rüzgârlarına karşı dayanamıyor." cümlesini nasıl anlamalıyız?
Değerli Kardeşimiz;
Tarikatta makam bir olduğu için, birçok kişi bu makama gözlerini dikiyor; bu da ister istemez rekabete ve ihtilafa sebep oluyor. Rekabet ve ihtilaf ise, ehli imanın arasında uhuvveti bozuyor ve kuvvetlerini azaltıyor. Ehl-i küfür ve bidat, hile dolapları ile bu rekabet ve ihtilaf mikrobundan çok istifade ediyorlar.
Üstad Hazretleri Nur talebelerinin de bu duruma düşmemeleri için şöyle buyuruyor:
“Fakat mesleğimiz uhuvvettir. Kardeş kardeşe peder olamaz, mürşid vaziyetini takınamaz. Uhuvvetteki makam geniştir; gıptakârâne müzâhameye medar olamaz. Olsa olsa, kardeş kardeşe muavin ve zahîr olur, hizmetini tekmil eder.”(...)
"Ehl-i tarikatin o kadar mühim ve azîm kemâlâtları ve menfaatleri içindeki ihtilâfâtın ve rekabetin verdiği vahîm neticelerdir ki, onların o azîm, kudsî kuvvetleri bid'a rüzgârlarına karşı dayanamıyor."(1)
"Bidat rüzgârlarına dayanamıyor" derken, tarikatın usul ve tarzı, bu dehşetli zamanda fen ve felsefeden gelen bidatlara ve küfür cereyanlarına mukavemet ve mukabele edememiş oluyor.
Evet, fen ve felsefeden beslenen inkârcı ve maddeci düşünce, bu zamanda çok insanların imanını zedelemekte ve itikadını bozmaktadır.
(1) bk. Lem'alar, Yirmi Birinci Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü