"Elbette o iki unsurun birbirine zıt olan dalları ve neticeleri, ebede gidecek; temerküz edip birbirinden ayrılacak. O vakit, cennet-cehennem suretinde tezahür edecektir." Cennet ve cehennemin ayrı meyveler suretindeki tezahürünü izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Bu kâinatta birbiriyle çarpışan zıtların birçok yan dalları ve onların da yine birçok meyveleri var. Dünya hayatında her tarafa uzanıp meyveler veren bu zıtlar âlemi, asıl meyvelerini ahirette verecek ve bu âlemde birbirine karışık olan o meyveler, ahiret âleminde birbirinden tamamen ayrılacaktır. Cennete layık meyveler bir tarafa, cehenneme layık olanlar da ayrı bir tarafa çekilecekler.
Cennet bütün hayırların, güzelliklerin, faydaların, kemallerin, hidayetlerin, nurların ve muhabbetlerin birlikte sergilendiği bir saadet âlemi olarak kendini gösterecek, cehennem ise bunların zıtları olan şerli neticelerle kaynaşacaktır. Mesela, iman nur, küfür zulmet olduğu için imanlılar diyarı olan cennet nur ve aydınlık diyarı olacak, küfür ehlinin diyarı olan cehennem ise tamamen karanlık bir âlem olacaktır.
Yine cennette, muhabbet hâkim olacak, müminler Allah muhabbetini o âlemde çok ileri derecede tattıkları gibi, başta peygamberler olmak üzere sevilmeye layık bütün mübarek zevatla o âlemde ebediyen birlikte olacaklardır.
Burada Üstadımızın dikkat çektiği şu mühim meseleyi de hatırlamamız gerekiyor:
"Ve o dehşetli cehennem fabrikası, sair vazifeleri içinde, âlem-i vücut kâinatını âlem-i adem pisliklerinden temizlettiriyor."(1)
Adem âlemleri çok geniş bir mefhumdur, mevcut olmayan, hakikati bulunmayan her şeyi içine alır. "Adem âlemleri" denilince, öncelikle imansızlık ve şirk akla gelir. İnanmamak adem âlemindendir, Allah’ın şeriki olmadığından ondan başka tapılan her şey de adem âlemlerindendir. Öte yandan, ahlaksızlık, adaletsizlik gibi bütün yanlışlar, bütün dalalet fırkaları ve bütün sapık felsefî görüşler hep adem âlemindendirler, zira hiçbirinin hakikati yoktur.
Kâfirlerin cehenneme atılmalarıyla onların şahsında sanki küfür de yanıp mahvolmakta ve ortada küfür diye bir şey kalmamaktadır. Yani, cehennemde küfür olmadığı gibi, küfür inancı taşıyan kimse de kalmamıştır. Ne bizzat içinde yandıkları cehennemi inkâr edebilirler ne de kendilerine azap veren melekleri. Böylece, cehennem adem âlemlerini, yani küfrü, isyanı, batıl inançları temizlemiş olur. Onun azabını tadan kimsenin şahsında bu yanlışlıklar da yanmış ve ortadan kalkmıştır.
Şu ayet-i kerime ahirette tam manasıyla tahakkuk edecektir:
“Ben cinleri ve insanları ancak bana (kulluk) ibadet etsinler diye yarattım.” (Zâriyât, 51/56)
Ayette geçen ibadet kelimesine marifet manası da verilmiş, yani beni tanısınlar, iman etsinler diye yarattım. Cehennemde Allah’ı bilmeyen ve tanımayan kimse kalmayacağı gibi, onun emirlerine o âlemde isyan etmek de zaten söz konusu olamaz. O âlemde herkes Allah’ı ve ahireti bilecek, meleklere daima muhatap olacaklardır. Şu var ki, ahirette herkes Allah’ın varlığını bilmekle beraber, inananlar Allah’ın Latîf, Kerîm gibi cemali isimlerinin tecellileriyle saadet içinde yaşarken, inanmayanlar da Kahhar ve Celil isimlerinin tecellileriyle daimî bir azabı tadacaklardır.
1) bk. Şualar, On Birinci Şua, On Birinci Mesele.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü