"Evet, bütün aza-yı esasiyenin ve şerait-i hayatiyenin vücuduyla vücudu devam eden hayat-ı insan, Hâlık-ı Zülcelal'in kudretine mahsus olduğu halde; bir zalim, bir uzvu kesmesiyle, hayata nisbeten ademi olan mevte o insanı mazhar eder." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
İnsan hayatının devamı, milyonlarca şartın uyum ve ahenk içinde beraber çalışmasına bağlıdır. Bütün bunları elinde tutamayan, insan hayatına da sahip olamaz.
Mesela güneş doğmazsa, dünya dönmezse, bulutlar yağmur vermezse, toprak sebze ve meyve bitirmezse insan hayatını devam ettiremez. Bütün bunları terbiye ve tanzim edip insana hizmet ettiren yegâne kudret sahibi Cenâb-ı Hak’tır.
İnsan hayatının yok edilmesi ise bir tek şartın iptali ile mümkün olabiliyor. Mesela, bir kurşun sıkmakla insan öldürülebiliyor. Hayatın devamı milyonlarca şarta bağlı iken, onun iptali ve sona ermesi bir tek şatla mümkün olabiliyor.
Bir geminin maksut mahalline ulaşabilmesi için bütün mürettebatın ve sistemin saat gibi mükemmel bir şekilde işlemesi lazımdır. Fakat kaptanın uyuması veya bir mürettabatın vazifesini terk etmesi o geminin batmasına ve neticenin tahakkuk etmemesine kâfidir. Bir şeyin tahakkuku için binlerce şart lazım iken, o neticenin zail olması için hiçbir şey yapmamak veya küçük bir vazifeyi terk etmek yeterlidir.
Bu yüzden, "Tahrip kolay, tamir zordur." sözü darbımesel olmuştur. Yirmi ustanın yüz günde yaptığı bir binayı, serseri bir adam veya bir haylaz çocuk bir dinamitin fitilini ateşlemekle bir dakika içinde yerle bir edebilir. Bu serseri adam iki dakikada binayı yıktı diye, ona yirmi ustadan daha kuvvetli ve daha harika demek, hakkaniyet ile bağdaşmaz. Bu serseri adama o binayı iki dakikada yıkma imkânı sağlayan şey; kendi güç ve kuvveti değil, yıkım ve tahribin kolay olmasıdır.
İşte kâfirlerin, zalimlerin, şerli insanların ve şeytanların işi ve mesleği; tamir ve vücut değil, yıkmak, dağıtmak, bozmak ve tahrip etmektir. Müminlerin ve hayırda yarışanların mesleği ise yapmak, tamir etmek ve tahkim etmektir. Dağıtmak ve yok etmek için az bir masraf ya da cüz’i bir iştigal yetiyor. Bu yüzden yıkanların işi kolay, yapanlarınki zordur. Bu sebeple kâfirler müminlere bazen galebe edebiliyorlar. Bu kâfirlerin kuvvetli ve haklı olduğu manasına gelmez. Kâfirleri galip getiren kuvvetli ve haklı olmaları değil, mesleklerinin yıkım ve tahrip olmasıdır.
Şeytan hayır ve vücut noktasında bir hiçtir, lakin şer ve yokluk noktasında durum farklıdır. Mesele şeytanın gücü ve kuvveti değil, onun mesleği olan adem ve tahriptir. Yani şeytanın mesleği şer ve tahrip olduğu için, güçlü gibi görünüyor.
Şeytan zatı ve hilesi noktasından gayet zayıftır; ama sebep olduğu müteselsil yıkım ve tahribat çok dehşetli olabiliyor. Allah’ın şiddetli bir şekilde, şeytan ve şerden insanları sakındırmasının arkasında bu ince sır vardır.
"İşte bu sırdandır ki, ehl-i dalalet, hakikaten zayıf bir kuvvetle pek kuvvetli ehl-i hakka bazen galip oluyor..." (Lem'alar, On Üçüncü Lem'a.)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
10 usta bir binanın camlarını takıyor olsalar, bir çocuk da elindeki sapanla o camları kırıyor olsa, o 10 usta, camları yeniden takarak o çocuğa yetişemezler. Camları takmak saatler sürerken, taşları sapanla oraya fırlatan tek bir çocuk, saniyeler içinde camları birer birer indirebilir. Yapmak zor ama yıkmak çok kolay..