"Evet, iktisat hem bir şükr-ü mânevî, hem nimetlerdeki rahmet-i İlâhiyeye karşı bir hürmet, hem kat'î bir surette sebeb-i bereket,.. İsraf ise, mezkûr hikmetlere muhalif olduğundan, vahîm neticeleri vardır." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
İktisat; israfın zıddıdır ve tutumlu olmak demektir. Yani insanın her hususta haddi aşmayıp, ihtiyacı kadarını istimal etmesidir.
İktisadın manevî şükür olması ise, şükre sebebiyet vermesi ve şükre kapı açmasındandır. Zira müsrif adam, israfı ile nimetlerin kıymet ve değerini idrak edemez. Suyun içinde yüzen balığın, suyun kıymetini fark edememesi gibi, bolluk içinde olan bir adam da nimetin kıymetini fark edemez, fark edemeyince hürmet edemez, hürmet edemeyince de şükredemez.
İnsan, ihtiyacını ne kadar derinden hissederse, şükür ve teşekkürü de o derinlikte ve o seviyede olur. Çok aç bir adamın kuru bir ekmekten aldığı lezzet, duyduğu minnet ve ettiği şükür, tok adamın yediği en âlâ yemekten aldığı lezzetten, duyduğu minnetten ve ettiği teşekkürden daima üstün olacaktır. Demek nimetlere olan ihtiyacı derinden hissetmek çok mühimdir. Oruçlu bir insan kuru ekmeğin farkına varıyor ve kıymetini takdir ediyor. Sair zamanlarda çeşitli yemeklerin arasında ekmeğin kıymetini tam idrak edemiyor. Aynen bunun gibi iktisat da varlık ve bolluk içinde bir perhizdir ki; nimetlerin varlığını ve kıymetini fark ettirir. Yoksa varlıklı bir insan müsrifane hareket ederse, bırakın kuru bir ekmeği, çoğu yemeği bile beğenmez, nimete hürmet ve şükür etmez.
Nimetleri Allah’tan bilmek şükrün ilk adımı ve ilk merhalesidir. Allah’a şükretmenin ikinci merhalesi, verilen nimetlerin kıymetini ve ehemmiyetini bilmektir. Üçüncü merhalesi ise, kendi ihtiyacını çok derinden hissedip, o nimetlere ne kadar mecbur ve muhtaç olduğunu idrak etmesidir.
İktisadın bedene perhiz olması ise; az ve ölçülü yemek manasındadır. Zaten iktisat; her şeyin en ölçülü ve ahenkli olanını yapmak demektir. Helal de olsa aşırı yemek israftır. Her şeyde olduğu gibi yeme ve içmede de ölçülü olunmalıdır.
İktisadın insanı zilletten, yani alçaklık ve dilencilik vaziyetinden kurtarması da aynı şekildedir. İsraf eden adam malını çabuk tüketir, lükse ve rahata alıştığı için de az ile yetinemez. O zaman ihtiyaçlarını temin etmek için ya haramlara girer ya da yüzsuyunu döküp dilenci vaziyetine düşer. Hâlbuki iktisadı prensip edinmiş bir adam az ile kanaat edebildiği için, israfa ve harama girmeye kendini mecbur görmüyor. Allah, onun iktisadına binaen az malına bereket ihsan ediyor, maddeten az gibi görünen o mal, manen çok hükmüne geçiyor.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar