"Evet, kalblerde, perde-i gaybda ihtar edici bir Zâta bakan hiç bir hâtırat-ı gaybiye ve ilham edici bir Zât..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Evet, kalblerde, perde-i gaybda ihtar edici bir Zâta bakan hiç bir hâtırat-ı gaybiye ve ilham edici bir Zâta baktıran hiç bir ilhâmât-ı sâdıka; ve hakkalyakîn sûretinde sıfât-ı kudsiye ve Esmâ-i Hüsnânı keşfeden hiçbir itikad-ı yakîne; ve enbiya ve evliyada, bir Vâcibü’l-Vücudun envârını aynelyakîn ile müşahede eden hiçbir nuranî kalp; ve asfiya ve sıddîkînde, bir Hâlık-ı Küll-i Şey’în âyât-ı vücubunu ve berâhin-i vahdetini ilmelyakîn ile tasdik eden, ispat eden hiçbir münevver akıl yoktur ki, Senin vücub-u vücuduna ve sıfât-ı kudsiyene ve Senin vahdetine ve ehadiyetine ve Esmâ-i Hüsnâna şehadet etmesin, delâleti bulunmasın ve işareti olmasın."(1)
Hatırat-ı gaybi insanın kalbine, zihnine ve gönlüne gaybdan gelen ihtarlar, haberler, işaretler, beşaretlerdir.
Burada gaybiye ile işaret olunan; haberi, işareti ve beşareti gönderen kaynak demektir ki, bu kudsi kaynak da Allah’ın Zat-ı Akdesi ve sıfatlarıdır.
Mesela, Allah’ın kelam sıfatı insanın kalbine ilham şeklinde bir mesaj gönderir. İşte hatırat-ı gaybi terkibindeki gaybi Allah’ın kelam sıfatı olurken, hatırat da ilhamın kendisi oluyor.
"İlhama mazhar olan insan var, ilhamın kendisi var, ama İlhamı gönderen kaynak yok." demek mantık dışıdır. "Ses var, sesi duyan var ama sesi çıkaran yok." bu mümkün değildir.
Kainatta sayısız canlılar, sayısız cansızlar ve sayısız mahluklar var, hepsi de bir şekilde ilhama ve hatırata mazhar oluyorlar. Bütün bu ilham ve hatıratlar da ilhamı ve mesajı gönderen Allah’a şahitlik ediyorlar.
(1) bk. Şualar, Üçüncü Şuâ (Münâcât).
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü