"Evet, nasıl ki velayet ve tarikat, risalet ve şeriatın hücceti ve delilidir; öyle de İslamiyetin bir sırr-ı kemali ve medar-ı envarı ve insaniyetin, İslamiyet sırrıyla bir maden-i terakkiyatı ve bir menba-ı tefeyyüzatıdır." cümlesini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Velayet bir hüccet-i risalettir; tarikat bir burhan-ı şeriattır. Çünkü risaletin tebliğ ettiği hakaik-i imaniyeyi, velâyet bir nevi şuhud-u kalbî ve zevk-i ruhanî ile aynelyakin derecesinde görür, tasdik eder. Onun tasdiki, risaletin hakkaniyetine kati bir hüccettir. Şeriat ders verdiği ahkâmın hakaikini, tarikat zevkiyle, keşfiyle ve ondan istifadesiyle ve istifazasıyla o ahkâm-ı şeriatın hak olduğuna ve haktan geldiğine bir burhan-ı bâhirdir. Evet, nasıl ki velayet ve tarikat, risalet ve şeriatın hücceti ve delilidir; öyle de İslamiyetin bir sırr-ı kemâli ve medar-ı envârı ve insaniyetin, İslamiyet sırrıyla bir maden-i terakkiyâtı ve bir menba-ı tefeyyüzâtıdır."(Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup, Dokuzuncu Kısım.)
Velayeti netice veren tarikat ve tasavvuf; iman ve İslam hakikatlerini basiret gözü ile müşahade edip, ruhen hissederek ispat etmişler ve milyonlarca evliya yetiştirerek o sahada geniş bir cadde açmışlar. Bu da İslam hakikatlerinin hakkaniyetine ve sadıkiyetine kuvvetli bir delil tarzı haline gelmiştir. Avam insanların inandıkları iman hakikatlerini, velayet derecesine çıkmış tarikat ehli insanlar gözleri ile görüp ruhları ile zevk etmişler.
Tarikat ve tasavvuf mesleğinde yetişen milyonlarca evliya ve asfiya, İslam dininin ne kadar kâmil ve mükemmel bir din olduğunun vesikası hükmündedirler. Yani İslam’ın gizli ve ince manaları ve bütün güzellikleri bu meslekler vasıtası ile müşahhas bir şekle girmişler.
Evet, irfan âleminde derin izler bırakan, âlem-i insaniyete şerefler bahşeden, ruhlarda ve fikirlerde büyük tesirler yapan Semerkand ariflerinin, Buhara mürşidlerinin ve Belh mutasavvıflarının medreselerinde, tekke ve zaviyelerinde nice müstesna şahsiyetler yetişmiştir. İslam’ın ruhuna uygun olan bu müesseselerin senelerden beri milletimizin imanını, ahlakını ve manevi kemalatını takviye ve terakki ettirdiği tarihî bir hakikattir. İçtimai hayatın huzur ve asayişini temin edecek en büyük esasın Allah korkusu olmasına binaen, ferdî ve içtimai terbiye ile meşgul olan hak tarikatlar, gönül ve vicdanlar üzerinde bu noktayı esas tutmuşlardır. Kendilerine intisab edenleri takva ile teçhiz etmiş ve onları feyizden saadete, saadetten kemalata erdirmişlerdir. Bunun için hak tarikatlar hem birer fazilet menbaı hem de asayişin birer manevi bekçisi, İslam dininin canlı birer tablosu ve medar-ı envarı olmuşlar. İslam nurunun insanlığa yayılmasında ve ilan edilmesinde mükemmel bir rehber, kaynak ve vesile olmuşlar. Selef-i salihin döneminden sonra İslam bayrağını bu mübarek meslekler alıp günümüze kadar taşımış; İslam nurunun dünyaya yayılmasında büyük hizmetler yapmışlardır. Bugün Balkanlar’da ve Uzak Doğu’da Müslüman varsa, hepsi tasavvuf ve tarikatın vesilesi ile olmuştur.
Bu meslekler, ayrıca insanın manevi latifelerini ve duygularını inkişaf ve inbisat ettiren madenler gibidirler. İslam nurunun kalplere ve akıllara feyiz olarak nüfuz etmesinde, tarikat ve tasavvufun büyük ve mühim tesiri olmuş ve olmaktadır. Öyle ki milyonlarca evliya ve asfiya bu mübarek mesleklerin vasıtası ile terakki edip feyizlenmiş ve feyiz kaynağı olmuşlardır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü