"Evet, on üç asırdan beri o kadar dehşetli müsademata karşı hakaikini muhafaza etmiştir. Belki bu müsademe, keşmekeş, hakikat-i İslâmiyetin omuzu üstünden türab-ı hafâyı terkik ve tahfif ediyor. Neam, vücut ve hâl-i âlem buna şahittir." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Evet, on üç asırdan beri o kadar dehşetli müsademata karşı hakaikini muhafaza etmiştir. Belki bu müsademe, keşmekeş, hakikat-i İslamiyetin omuzu üstünden türab-ı hafâyı terkik ve tahfif ediyor. Neam, vücut ve hâl-i âlem buna şahittir." (Muhakemat, Üçüncü Makale / Unsuru'l-Akide)

İslam hakikatleri, her türlü cevheri içinde barındıran bir hazine gibidir. Bu hazinenin herkes tarafından görülmeyen gizli ve latif cevherleri de bulunuyor.

Bu hazinelerin açığa çıkmasında ve korunmasında, art niyetli yağmacı hazine avcılarının katkısı çok büyük. Bu avcılar saldırdıkça hazine nöbetçileri pozisyon alıp savunma hatlarını tahkim ediyorlar. Bir yandan da hazinenin derinliğinde bulunan gizli cevherlerini keşfediyorlar.

Burada art niyetli avcılar menfi felsefe ve bunları takip eden fikri akımlardır.

Mesela Mutezile mezhebi Yunan felsefesinin etkisi ile İslam hazinesi üzerinde yağma yapmaya başlayınca, İslam hazinesinin gerçek bekçileri olan Ehl-i sünnet âlimleri ve arifleri harekete geçerek, yeni ilim dalları yeni ekoller oluşturup Kuran’ı farklı gözlerle okudular.

Yine günümüzde materyalist, tabiatçı felsefe İslam hazinesine var gücü ile saldırdı. Karşısına Risale-i Nur gibi muazzam bir iman okulu açıldı ve bu okul milyonlarca talebesi ile küfrün önünde muhkem bir kale oldu.

İman ile küfrün müsademesi yani çarpışması olmasa, Kur’an hazinesindeki gizli cevherler tebayün ve tezahür etmeyecekti. Allah bu yüzden zaman zaman küfür ve dalalet kaşığı ile İslam’ın o muazzam lezzetli çorbasını karıştırıyor ki lezzet ve rayiha açığa çıksın müşterileri çoğalsın.

Tabiatçı düşünce İslama bu zamanda hücum etmemiş olsaydı, Risale-i Nur gibi muazzam bir tefsir meydana gelmezdi mesela.

“Belki bu müsademe, keşmekeş, hakikat-i İslâmiyetin omuzu üstünden türab-ı hafâyı terkik ve tahfif ediyor.”

Zahirde küfür ve felsefenin İslam’a hücum etmesi ve İslam ile çarpışması çirkin gibi durabilir. Ama aslında olan şey İslam hazinelerinin açığa çıkmasına, hazinenin üstünde tenteneli bir şekilde duran perdenin kalkmasına sebebiyet veriyor. Küfür İslam’a vurdukça İslam'dan nur fışkırıyor, nurların etrafa yayılmasına vesile oluyor.

Küfür ve felsefe olmasa İslam üzerindeki türab-ı hafâ (hazineyi örten toprak tabakası) hazinenin içeriğini örtmeye devam edecekti. Her felsefi ekol İslam'ın bir yönünün bir hakikatinin anlaşılmasına hizmet ediyor denilebilir.

Gökyüzünde gizli ve görünmeyen yağmur, kar ve dolu gibi hazineler havanın karışması, bulutların çarpışması, şimşeklerin çakmasından sonra yeryüzüne iniyor ve kurak toprakları ihya ediyor.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...