"Evet, Peygamber Aleyhisselâmın zahirî harikalarının herbirisi âhâdî olup mütevatir değilse de, o âhâdîlerin heyet-i mecmuası ve çok nevileri, mütevatir-i bilmânâdır. Yani, lâfız ve ibareleri mütevatir değilse de, mânâları çok insanlar tarafından.." İzah?
Değerli Kardeşimiz;
"Âhâd" bir, bir tek manalarına gelen ehad ya da vahidin çoğuludur. Umumiyetle mütevâtir derecesine yükselemeyen haberlere denir. Buna göre, bir nesilde bir tek ravi tarafından rivayet edilen habere "haber-i vâhid" adı verilir. Birkaç nesilde birer ravi tarafından rivayet edilmiş olan haberlere ise "haber-i âhâd" veya kısaca "âhâd" denilmiştir.
İslam âlimlerinin çoğuna göre âhad haberler zaruri ilim değil, zannî ilim ifade ederler. Hanefîler, Şafii'ler, Mâlikîlerin bir kısmı bu görüştedirler Ahmed b. Hanbel, İmam Mâlik ve muhaddislerin büyük çoğunluğu, âhad haberlerin zarurî ilim ifade edebilmesi için sıhhatinin sabit olması şartını ileri sürmüşlerdir. Hâriciler ve Mutezileye göre ise âhad, ister sıhhati sabit olsun, ister olmasın, zarurî ilim ifade etmez.
Ayrıca bir hadisin senedinin zayıf olması, o hadisin yanlış ve yalan olduğu anlamına gelmez. Yukardaki zan ve ilim ifadeleri, hadisin metni açısından değil senedi açısındandır. Çok doğru ve güzel bir metin senet açısından yalan olabilir. Buradaki "yalan" ifadesi, senedin zayıflığına işaret eder, yoksa metnin yalan ve yanlış olduğu anlamına gelmez.
Tevatür (Mütevatir) Haber: Bir hadise ya da vakıa üzerinde birden çok insanın, o hadise ya da vakıanın olduğuna dair şahitlikte bulunması demektir. Hadis ilminde ise Peygamber Efendimiz (asv)'in mucize ya da hadisini, en az üç sahabenin bir sonraki nesle nakletmesi demektir. Fıkıhta içinde yalan ihtimali olmayan ve bir cemaate dayanan kuvvetli haber, ferdî olmayıp cemaate ait olan sağlam haber manasına geliyor.
"Tevatür", hadis ilminde, bir hadisin senet noktasından en sağlam ve güvenilir bir derecede olmasına denir. Bunun hadis ilminde bir çok mertebe ve dereceleri vardır.
"Manevi tevatür", olaya şahitlik edenlerin bir kısmının rivayetini diğer bir kısmının susmak yolu ile teyit etmelerine deniyor. Mesela Peygamber Efendimiz (asv)'in bir mucizesine yüz kişi şahit oldu, bu şahit olanlardan on tanesi bu mucizeyi şahit olmayanlara nakledip rivayet ediyor, diğer doksan kişi ise bu nakledilişe itiraz etmeyip sükût ediyor; işte bu sükût o on kişiyi manen onaylamak ve desteklemek demektir. Şayet bu on kişi vakaya zıt bir şey ilave etseler, diğer doksan kişi sükût etmeyip itiraz edecekler. Bu rivayet ve nakil zahirde on kişi olsa bile manen yüz kişilik bir rivayet ve nakil kuvvetindedir ki bu tevatüre muzaaf tevatür nazarı ile bakabiliriz.
Mucizelerin tevatür kuvvetinde bir kesinliğe sahip olması, zahiri ve senet noktasından değil manevi ve ikrardan gelen bir sükût noktasından bir kuvvettir. Dolayısı ile mucizeler hüküm bildiren hadislere nispetle zahiri açıdan ve senet noktasından her ne kadar zayıf olsa da manevi tevatür noktasından gayet kuvvetli ve mütevatirdir.
Peygamber Efendimiz (asv)'de görülen mucizeler, vaka ve hadise olarak mütevatir, ferdi olarak ahadidir. Çünkü mucizeler bir çok ravi tarafından rivayet edilmiş bir tek kanaldan gelmiyor. Bu mucizeler ayrı ayrı düşünüldüğünde âhâdi olsa da bütün hâlinde düşünüldüğünde mütevatir oluyor.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü