"Fâni, muvakkat olan güzellikle, bâki bir nevi hüsn-ü sermedîyi irâe eder." ifadesini izah eder misiniz? Mevlananın "Evliyaya tuzak olan hayaller, İlahî bahçelerin ay yüzlü güzellerinin akisleridir." ifadesiyle irtibatı nedir?
Değerli Kardeşimiz;
Evliyaların manevî yolculuğundan maksad, marifet ve muhabbette terakki etmektir. Bu manevî yolculukta önlerine zevk ve keramet gibi çok perdeler ve engeller çıkar, onların birçoğu bu perdelerde takılıp kalır, maksud damına çıkamaz, çıksa da nâkıs kalırlar. Sûretine meftun oldukları rüya, keşif ve keramet gibi şeyler aslında İlahî hediyelerin ve manevî feyizlerin birer kışırlı ve sûri aksi ve tecellileridir. Bu yolda gidenler, bu sûretlere değil, onun aslı olan İlahî feyizlere bakmaları gerekir. Sûret sîrete hizmet etmeli, meftuniyet ile engel olmamalıdır.
İşte “Evliyaya tuzak olan hayaller, ilahî bahçelerin ay yüzlü güzellerinin akisleridir” sözünde işaret olunan husus, nakışlardaki nakkaşa işaret eden remiz ve imaları okumak yerine, nakışlarda takılıp kalmaktır ki, seyr ü sülûk de bu velilerin tuzakları hükmündedir. Burada "nakıştaki nakkaşa işaret eden imalara takılmak", velilerin kendi hususiyetine uygun bir takılmaktır, yoksa tabiatçıların takılması kabilinden değildir. Birçok tasavvuf erbabı rüya, keşif ve keramet yüzünden manevî eleklerden geçememişlerdir. Hâlbuki bu gibi zevkli ve nuranî ahvaller, maksud değil, maksuda giden yolda bir teşvik ve te’yiddir.
Fanilik içinde bekayı görmek gerekirken, fanilikte takılmak mânası her iki cümlede ifade ediliyor. Kâinat ve mevcudat sermedi güzelliğin irae edilmesinde birer ayna ve mizandır; bunlara takılmamak gerekir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü