Gavs-ı Âzam (k.s.) Şeyh Geylânî'nin tavuğu diriltmesi hâdisesini nasıl yorumlarsınız?
Değerli Kardeşimiz;
"Bir zaman, Hazret-i Gavs-ı Âzam (k.s.) Şeyh Geylânî'nin terbiyesinde, nazdar ve ihtiyare bir hanımın bir tek evlâdı bulunuyormuş. O muhterem ihtiyare, gitmiş oğlunun hücresine, bakıyor ki, oğlu bir parça kuru ve siyah ekmek yiyor. O riyazattan zaafiyetiyle, validesinin şefkatini celb etmiş. Ona acımış. Sonra Hazret-i Gavs'ın yanına şekvâ için gitmiş. Bakmış ki, Hazret-i Gavs, kızartılmış bir tavuk yiyor. Nazdarlığından demiş:"
'Yâ Üstad! Benim oğlum açlıktan ölüyor; sen tavuk yersin!..'
"Hazret-i Gavs tavuğa demiş: 'Kum biiznillâh!..' O pişmiş tavuğun kemikleri toplanıp tavuk olarak yemek kabından dışarı atıldığını, mutemet ve mevsuk çok zatlardan, Hazret-i Gavs gibi kerâmât-ı harikaya mazhariyeti dünyaca meşhur bir zâtın bir kerameti olarak, mânevî tevatürle nakledilmiş. Hazret-i Gavs demiş: Ne vakit senin oğlun da bu dereceye gelirse, o zaman o da tavuk yesin."(1)
Hazret-i Gavs-ı Âzam’ın (k.s.) göstermiş olduğu bu hâdise keramettir. Ehl-i sünnet itikadında da Allah dostlarının keramet göstermesi haktır ve bunun binlerce misali vardır.
Keramet; değerli, üstün, güzel ve ikram manasına gelir. Salih kullardan zuhur eden harikulade hâller demektir.
Keramet, Cenab-ı Hakk’ın sevgili kullarına bir ikramıdır. Keramet-i evliyada tereddüt ve şüpheye mahal kalmayacağına ehl-i-sünnet müttefiktirler.
Cenab-ı Hak, peygamberlerine davalarını ispat etmek için “mucize” verdiği gibi, veli kullarına da “keramet” dediğimiz bazı harika haller ihsan etmiştir.
Kalp; zikir, fikir, riyazet gibi esaslarla şeffafiyet kazanır, letafet kesbeder, hakikatler âlemine parlak bir ayna hâline gelir. Böylece bir kısım hakikatler ve birçok sırlar o kalbe akseder.
Keramet haktır, ancak o da Cenab-ı Hakk’ın iradesine bağlıdır. Bunda kulun iradesinin ve kudretinin bir tesiri yoktur.
“Keramet, mu’cize gibi Allah’ın fiilidir. Ve o keramet sahibi de kerametin Allah’tan olduğunu bilir ve Allah’ın kendisine hâmi ve rakip olduğunu da bilir.” (Mesnevi-i Nuriye)
Kaldı ki mucize ve keramet misalleri Kur’an'da çokça bahsedilmektedir. Bütün peygamberler mucize gösterirken, evliyalar da keramete mazhar olmuşlardır.
“İbrâhîm Rabbine: «Ey Rabbim, ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster!» demişti. Rabbi O'na: «Yoksa inanmadın mı?» buyurdu. İbrâhîm: «Hayır! İnandım, fakat kalbimin mutmain olması için (görmek istedim.)» dedi. Bunun üzerine Allâh Teâlâ: «Öyleyse dört tane kuş yakala, onları kendine alıştır, sonra (onları kesip parçala), her dağın başına onlardan bir parça koy! Sonra da onları kendine çağır; (bak nasıl) koşarak sana geleceklerdir. Bil ki Allâh Azîz'dir, Hakîm'dir.» buyurdu."(Bakara, 2/260)
Bu ayette de ifade edildiği gibi, fiili yaratan Allah, mazhar veya sebep olan ise makbul kullardır.
Hazret-i Gavs-ı Âzam (k.s.) kendi gücü ve iktidarı ile tavuğu diriltmiyor, Allah’ın hususi bir ihsanı sayesinde buna mazhar oluyor.
(1) bk. Lem'alar, On Dokuzuncu Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar