"Geçmiş ve gelecek mahlûkatın dahi mânen hayattar bir vücud-u mânevîleri ve ruhlu birer sübut-u ilmîleri vardır ki, Levh-i Kazâ ve Kader vasıtasıyla o mânevî hayatın eseri, mukadderat namıyla görünür, tezahür eder." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Üstat Hazretleri, burada eşyanın ilmi ve manevî safhasında da bir çeşit hayat tecellisinin olduğunu vurguluyor. Allah harici varlık âleminde her şeyi hayata nasıl mazhar ediyorsa, elbette o harici âlemin temeli ve esası olan manevî ve ilmi vücutların da kendine has hayata mazhariyetleri vardır.
Üstad o manevî ve ilmi varlık sahasında tecelli eden hayatın izi ve işareti olarak da kader ve levh-i mahfuzdan süzülüp gelen mukadderatı gösteriyor. Zira maddî âlemde olan biten her şeyin asılları hep o manevî âlemden geliyor ve ona göre tecelli ediyor. Elbette maddî hayatta, hayatın bir tecellisi varsa, asıl ve menba olan kader levhalarında daha latif ve ince bir hayat tecellisi bulunmak hikmet-i İlâhî’nin bir gereğidir. Üstad “O mânevî hayatın eseri, mukadderat namıyla görünür, tezahür eder” diyor.
Buradan şu neticeyi çıkarabiliriz: Nasıl ki, eşyanın maddî ve manevî olmak üzere iki yüzü varsa, öyle de hayatında iki yüzü vardır. Biri maddî âlemde bildiğimiz hayat olarak tezahür ediyor; diğeri manevî âlemlerde manevî hayat olarak tezahür ediyor.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü