"Gelecek günlerdeki, şimdi adem olan musibet ve hastalıkları düşünüp, şimdiden onlardan müteellim olmak, sabırsızlık göstermek, hiçbir mecburiyet olmadan kendi kendine zulmetmek..." Mecburiyet olmadan kendine zulmetmenin izahını yapar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
"Öyle de gelecek günlerdeki, şimdi adem olan musibet ve hastalıkları düşünüp, şimdiden onlardan müteellim olmak, sabırsızlık göstermek, hiçbir mecburiyet olmadan kendi kendine zulmetmek öyle bir belâhettir ki, hakkında şefkat ve merhamet liyakatini selb ediyor." (Lem'alar, İkinci Lem'a)
Yani ileride başımıza gelme ihtimali olan musibetleri, şimdi gelmiş gibi düşünmek ve bundan üzüntü duymak, akıl işi değildir. “Ya kanım pıhtılaşırsa, ya kanser olursam, ya deprem olursa...” gibi vehimler insanın uykularını kaçırır, hayatını zehir eder. Yani istikbalde başımıza gelmesi muhtemel olan musibetleri şimdiden düşünmeye ve bundan endişe duymaya hiç lüzum yoktur.
Korku ve endişe duygusu insana hayatı cehenneme çevirmek için değil, hayatı muhafaza etmek için verilmiştir, Makul ve olma ihtimali yüksek olan musibetler karşısında insanın korkuya kapılması, endişe duyması ve teyakkuza geçmesi normal bir davranıştır. Böyle bir durumda elinden geleni yapar, tedbirini alır ve Allah’a tevekkül eder.
Eğer insan her şeyin dizgini elinde olan bir tek Allah’a iman edip, ona tevekkül etmezse, sebeplerin tamamına kul, köle olmak zorunda kalır. Evet, korkaklığın kaynağı imansızlık ve tevekkülsüzlüktür. Kalbinde iman olmayan birisi, bu yüzden her hadise karşısında titrer ve her musibetten azap duyar.
Mümin her şeyin tedbir ve dizgininin Allah’ın kudret elinde olduğunu bildiği için, hiçbir şeyden endişe ve telaş etmez. Mümin bilir ki Allah bir musibeti alnına yazmış ise ondan kurtuluş yoktur. Aynı şekilde musibeti yazmamış ise, hiçbir güç o musibeti onun başına bela edemez. Bu tevekkül ve düşüncesi mümini rahatlatır ve cesur kılar.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar