Genel olarak baktığımızda dört kişinin 1111 (bin yüz on bir) kuvvetinde iş yaptığını göremiyoruz. Öyle olsaydı her belde, mahalle, ilçe, şehir derken herkesin Nur talebesi olmuş olması gerekmiyor mu?
Değerli Kardeşimiz;
Bizim vazifemiz insanlara Risale-i Nurları güzelce anlatmaktır, anlattığımız insanların hidayete gelmeleri veya Nur talebesi olmaları Allah’ın vazifesidir. Vazifemizi yapıp vazife-i İlahiye karışmamak gerekir.
Sanki her anlattığımız insan hemen Nur talebesi olacakmış gibi bir beklentiye girmemiz şevkimizi de kırar. Zira vazifemizi ve şevkimizi onun Nur talebesi olmasına endeksliyoruz, olmayınca da şevkimiz tükeniyor. Halbuki hidayet Allah’ın işidir, bizim değil. Aksi takdirde Mutezile gibi düşünmüş oluruz ve kendi tebliğimize aşırı bir değer atfetmiş oluruz. Üstad Hazretleri bu hususu şu şekilde izah ediyor:
"BİRİNCİSİ: Tarik-i hakta çalışan ve mücahede edenler, yalnız kendi vazifelerini düşünmek lâzım gelirken, Cenâb-ı Hakka ait vazifeyi düşünüp, harekâtını ona bina ederek hataya düşerler. Edebü'd-Din ve'd-Dünya risalesinde vardır ki: Bir zaman şeytan, Hazret-i İsâ Aleyhisselâma itiraz edip demiş ki: 'Madem ecel ve her şey kader-i İlâhî iledir; sen kendini bu yüksek yerden at, bak nasıl öleceksin.' "
"Hazret-i İsâ Aleyhisselâm demiş ki: اِنَّ ِللّٰهِ اَنْ يَخْتَبِرَ عَبْدَهُ وَلَيْسَ لِلْعَبْدِ اَنْ يَخْتَبِرَ رَبَّهُ Yani, 'Cenâb-ı Hak abdini tecrübe eder ve der ki: "Sen böyle yapsan sana böyle yaparım. Göreyim seni, yapabilir misin?" diye tecrübe eder. Fakat abdin hakkı yok ve haddi değil ki, Cenâb-ı Hakkı tecrübe etsin ve desin: "Ben böyle işlesem sen böyle işler misin?" diye tecrübevâri bir surette Cenâb-ı Hakkın rububiyetine karşı imtihan tarzı, sû-i edeptir, ubudiyete münâfidir.' "
"Madem hakikat budur; insan kendi vazifesini yapıp Cenâb-ı Hakkın vazifesine karışmamalı."
"Meşhurdur ki, bir zaman İslâm kahramanlarından ve Cengiz'in ordusunu müteaddit defa mağlûp eden Celâleddin-i Harzemşah harbe giderken, vüzerâsı ve etbâı ona demişler:"
" 'Sen muzaffer olacaksın. Cenâb-ı Hak seni galip edecek.' O demiş: 'Ben Allah'ın emriyle, cihad yolunda hareket etmeye vazifedarım. Cenâb-ı Hakkın vazifesine karışmam. Muzaffer etmek veya mağlûp etmek Onun vazifesidir.' İşte o zat bu sırr-ı teslimiyeti anlamasıyla, harika bir surette çok defa muzaffer olmuştur."
"Evet, insanın elindeki cüz-ü ihtiyarî ile işledikleri ef'allerinde, Cenâb-ı Hakka ait netâici düşünmemek gerektir. Meselâ, kardeşlerimizden bir kısım zatlar, halkların Risale-i Nur'a iltihakları şevklerini ziyadeleştiriyor, gayrete getiriyor. Dinlemedikleri vakit, zayıfların kuvve-i mâneviyeleri kırılıyor, şevkleri bir derece sönüyor. Halbuki, üstad-ı mutlak, muktedâ-yı küll, rehber-i ekmel olan Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, وَماَ عَلَى الرَّسُولِ اِلاَّ الْبَلاَغُ olan ferman-ı İlâhîyi kendine rehber-i mutlak ederek, insanların çekilmesiyle ve dinlememesiyle daha ziyade sa'y ve gayret ve ciddiyetle tebliğ etmiş."
"Çünkü اِنَّكَ لاَ تَهْدِى مَنْ اَحْبَبْتَ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ يَهْدِى مَنْ يَشَاۤءُ sırrıyla anlamış ki, insanlara dinlettirmek ve hidayet vermek, Cenâb-ı Hakkın vazifesidir; Cenâb-ı Hakkın vazifesine karışmazdı. Öyleyse, işte ey kardeşlerim! Siz de size ait olmayan vazifeye harekâtınızı bina etmekle karışmayınız ve Hâlıkınıza karşı tecrübe vaziyetini almayınız."(1)
Yukarıda özetle ifade ettiğimiz gibi, insanların hidayete gelmesi düzelip güzel amel işlemeleri, her tarafın güllük gülistanlık olması ve günahları men edecek otoritenin sağlanması vazifesi, bizim değil Allah'ın vazifesidir. Bizim vazifemiz önce kendi nefsimsimizi ıslah etmek, sonra da bir başkasının imanına ve hidayetine vesile olmaya çalışmaktır.
Allah'ın vazifesi çok ağırdır, onun altına girmek ve kaldırmaya çalışmak, karıncanın tonlarca yükün altına girmesinden farksızdır. Ama kendi vazifemiz kaldıracağımız bir yüktür, onunla meşgul olmak ve alemin ıslahı içinde duaya devam etmek bizim yapmamız gereken vazifelerdir. Bizim vazifemiz, gücümüz nispetinde iman ve Kur'an hizmetinde sebat ile devam etmektir. Etrafımızda iman hakikatlerine muhtaç gönüllere hakikatleri ulaştırmak, bu zamanda en büyük hizmet ve en büyük cihattır.
(1) bk. Lem'alar, On Yedinci Lem'a, On Üçüncü Nota.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü