"Gündüzün ziyası ve zemindeki umum parlak şeylerde temessül eden hayalî güneşçikler güneşe verilmezse ve birtek güneşin cilve-i in’ikâsıdır denilmezse, o vakit zemin yüzünde parlayan bütün cam parçalarında ve su katrelerinde..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Evet, eğer gündüzün ziyası ve zemindeki umum parlak şeylerde temessül eden hayalî güneşçikler güneşe verilmezse ve bir tek güneşin cilve-i in’ikâsıdır denilmezse, o vakit zemin yüzünde parlayan bütün cam parçalarında ve su katrelerinde ve karın şişeciklerinde, belki havanın zerrelerinde birer hakikî güneş bulunmak lâzım gelir, tâ ki o umumî ziya vücut bulabilsin."(1)
Kâinat ve içindeki her mevcut, mükemmel ve sanatlı bir şekilde yaratılması için, sonsuz bir ilim, mutlak bir irade ve nihayetsiz bir kudret iktiza eder. Yani atomdan ta kâinata kadar her şey mükemmel ve sanatlı olduğu için, bir tek Halık tarafından yaratılmayı iktiza ediyor. Şayet bir tek Allah’ın varlığı kabul edilmezse atomlar adedince ilahları kabul etmek gerekir. Çünkü her bir atom sonsuz bir ilim, sonsuz bir irade ve nihayetsiz bir kudret gerektiriyor ve bu vasıflara sahip bir ilah tarafından yaratılması iktiza ediyor.
Üstad Hazretleri bu ince tevhid hakikatini akla yaklaştırmak için güneş misalini veriyor.
Güneş bütün parlak ve şeffaf şeyler üstünde tecelli eder, ışığı ve ısısı yansır. Şayet o parlak şeyler üstünde tezahür eden ışığın güneşten geldiği kabul edilmezse, o zaman o şeylerin içinde hakiki ve bizzat küçük bir güneşin olduğunu kabul etmek gerekir. Bu da bir güneşe bedel, milyonlarca güneşi kabul etmek mânâsına gelir ki, bu ancak bir safsatadır.
Güneşin yedi rengi, ısısı ve ışığı aynalarda veya şeffaf şeylerde nasıl tecelli ediyorsa, Cenab-ı Hakk’ın isim ve sıfatları da mahlûkatta tecelli etmektedir. Üstadımızın ifadesiyle; “Her varlık bir kelime-i kudrettir.” Bir harf dahi kâtipsin olamazken, bu sonsuz kudret kelimeleri nasıl Halıksız, Sanisiz olabilir? Bu hakikati kabul etmeyen insan, varlık âlemindeki bu mucize sanatları, bu ilahi ikramları, bu ince hikmetleri kör tesadüfe veya sağır tabiata vermeye mecbur kalacak, aklını böylece uyutacaktır.
(1) bk. Lem'alar, Otuzuncu Lem'a, Birinci Nükte.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü