Günümüz sefahatinden nasıl kendimizi muhafaza edebilir ve takva sahibi olabiliriz? Risaleler zaviyesinden bakabilir misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Nasıl güzel bir ahlakın ve sağlam bir ibadetin memba ve kaynağı iman ve imandaki kuvvet ise, aynı şekilde ahlaksızlık ve sefahatin de memba ve kaynağı imansızlık ya da imandaki zafiyettir. Yani iman, İslam binasının temeli gibidir. İbadet ve ahlak tamamen iman temelinin üstüne bina olunur. Bu yüzden imansız ahlak içi boş ve özü olmayan kabuk gibidir.

Üstad Hazretlerinin bütün nazarını ve dikkatini imana teksif etmesinin temelinde de bu gerçek vardır. İnsanların düzelip güzel ahlak sahibi olması ve sefahat-i alemin ıslah ve terbiyesi ancak tahkiki iman ile mümkündür. Bir takım dünyevi ceza ve ödüller insanları ıslah etmekte yeterli değildir. Her insanın kalbine ve kafasına manevi bir yasakçı ve murakıp tahkiki iman ile tesis edilmez ise, ne birey düzelir ne toplum düzelir ne de sefahat-i alem düzelir.

Sefahat-i alemin ıslahında bireylerin salahında şu üçlü mekanizmanın intizam ve ahenk içinde çalışması gerekir: İman, toplum ve kanun. Bu üçlü mekanizma ve daire, nefsi terbiye ve kontrol etmede en önemli vasıtalardır. Sırası ile üzerlerinde kısaca duralım.

İman Dairesi: İman dairesi diğer daireler içinde en küçük olanıdır, ama ehemmiyet noktasından en büyüğüdür. Zira sağlam ve tahkiki bir iman olmadan nefis ile mücadele mümkün değildir. Bu yüzden nefis ile mücadele etmede öncelikle tahkiki imanı elde etmek gerekiyor. Bu zamanda bu tahkiki imanı Risale-i Nurların verdiğini Üstad Hazretleri açık bir dil ile ifade ediyor. Nefsin terbiye ve kontrol edilmesinde en önemli ve en öncellikli zırh tahkiki imandır. Tahkiki iman olmadan diğer iki daire havada kalır, tesiri çok zayıf ve cüzi olur. Halihazırdaki vaziyet buna işaret eder.

Toplum ve Çevre Dairesi: İnsanı hizaya sokmak ve nefsin aşırı taleplerini törpülemekte çevre ve toplum çok önemlidir. Yani öyle bir çevren olacak ki, seni günah ve sapkınlıklardan men edip, başında bir otokontrol olacak. Eski zamanlarda İslam ve iman topluma hakim olduğu için, günah ve sapkınlıklara girmek mümkün olmazdı. Şayet birisi bir günaha girse, toplumsal baskı ile çabuk intibaha getirilirdi.Yani çevre insanlar üzerinde, insan da nefsinin üzerinde bir murakıp olup, günahlardan kendini kurtarır. Şimdilerde bu vazifeyi yapacak bir toplumsal yapı yoktur.

Lakin toplum içinde cemaatler ve çevreler edinip bu mana oluşturulabilir. Bizi günaha ve kötü yollara sevk edecek çevre ve ortamlardan uzak durup, iyi arkadaşlar ve iyi çevreler ile bu manayı kısmen oluşturabiliriz. Üstad Hazretlerinin cemaatleşme vurgusunun önemli sırlarından birisi de budur. Yanlış anlaşılmasın, toplumdan kendimizi tamamı ile izole etmek anlamında değil, sadece bizi günaha davetkar yerlerden uzak durma anlamındadır. Yoksa tamamı ile toplumdan izole olmak mümkün değildir. Asgari ve temel noktalarda toplum ile iç içe olmak durumundayız. Bunun dışında kendi çevre ve toplumumuzu oluşturmakta bir sakınca yoktur. Zaten dikkat edilirse, aynı maksat ve fikirde olanlar bir araya gelip dernek ve örgütlenmeler içerisine giriyor. Bu zaten fıtratın bir kanunudur. Mizacı ve fikri uyuşmayanlar bir araya gelip bir dernek ve örgütlenme yapamazlar.

Bu hususta her Müslüman kendi meslek ve meşrebine uyumlu bir cemaat ile toplumsal otokontrolü sağlayabilir. Bu yüzden hem hadislerde hem de Risale-i Nurlarda kesretle cemaat vurgusu yapılır. Cemaate dahil olmamız nefsin terbiyesinde önemli bir adımdır.

Kanun ve Devlet Dairesi: İnsanların kötü yola ve günahlara gitmemesinin kanun eli ile temin edilmesidir. Yani otoriter bir devlet, insanlığın ortak düşmanı olan günah ve kötü yolların imha edilmesinde ve temizlenmesinde önemli bir faktördür. Devlet günaha giden yolları tamamı ile tıkasa ve yasak etse, insan nefsi bir kıskaç altına daha girmiş olur. Nefsin terbiye ve kontrolü daha kolay hale gelir. Ama maalesef günümüzde bu mana da geçerli değildir. Tam tersi, otoriter devlet, kumar ve fuhşiyat gibi menhiyatları teşvik ediyor. Dinin temel kaidelerini de elinden geldiğince yasaklamaya çalışıyor.

Bu zamanda dindar bir Müslümanın nefsin terbiye ve kontrolü hususunda elinde iki seçenek kalıyor. Birisi tahkiki iman, diğeri iyi ve güzel bir çevre edinmektir. Bu yüzden elimizden geldiği kadar Risale-i Nurlar ile meşgul olup bizi günaha sokacak arkadaş ve çevre ortamından uzak durmalıyız. Tahkiki bir iman, dindar ve güzel bir çevre inşallah bizi haram ve günahlardan alıkoyar. Bu yüzden bütün mesaimizi ve enerjimizi bu ikisinin temini için sarf etmeliyiz. Bu gayret ve çalışmalarının neticesinde inşallah ileride üçlü mekanizma ahenkli bir yapıya girerse, o zaman sefahat-i alem ıslah ve terbiye olur kanaatindeyiz.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 3.504
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...