"Hâdisât-ı zamaniye bahanesiyle Vehhâbîlik ve Melâmîliğin" Melamilik hakkında geniş bilgi verir misiniz? Bunların kendilerini tarikat değil, hakikat ehli görmeleri ne kadar doğrudur ve neden kaynaklanıyor?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Meselâ, hâdisât-ı zamaniye bahanesiyle Vehhâbîlik ve Melâmîliğin bir nev'ine zemin ihzar etmek tarzında, bazı ruhsat-ı şer'iyeyi perde yapıp eserler yazılmış. Risaletü'n-Nur, gerçi umuma teşmil suretiyle değil, fakat herhalde hakikat-i İslâmiyenin içinde cereyan edip gelen esas-ı velâyet ve esas-ı takvâ ve esas-ı azimet ve esâsât-ı Sünnet-i Seniye gibi ince, fakat ehemmiyetli esasları muhafaza etmek bir vazife-i asliyesidir. Sevk-i zaruretle, hâdisâtın fetvalarıyla onlar terk edilmez."(1)

Vehhabilik ve Melamilik fırkaları İslam aleminde köklü ve esaslı bir şekilde yerleşmiş ve gelişmiş olan velayet ve takva esaslarını tahrip edip inkar ediyorlar. Vehhabiler velayetin mektebi olan tarikat ve tasavvuf geleneğini inkar ederken Melamilik ve bir kısım laubali Mevlevilerde takva ve sünnetin esaslarını zorlayacak bir takım tevil ve tabirlere gidiyorlar. Her iki fırka da Ehl-i sünnetin mühim esasları olan velayet ve takva esaslarını zedeleyecek fikir ve tavırlar sergiliyorlar.

Bu zamanın ağır şartları altında, insanların ekserisi İslam’ın emir ve yasaklarını yaşamadığı için, bazı fikri akımlar güya insanları dine çekmek adına bidatlere ve reformist görüşlere, ruhsatları bahane ederek müsaade ediyorlar. Ve insanların dindeki ciddiyetini bozuyorlar.

Halbuki insanları dine çekmenin yolu taviz vermek değil iman hakikatlerini ders vermektir. Risale-i Nurların mesleği tahkiki iman dersini vererek insanların ibadet hayatını yeniden ihya etmek ve dinde ciddiyete sevk etmek şeklindedir. Yoksa imanı zayıf bir adama ruhsatlar ile yol göstermek çözüm değil gevşeklik ve ciddiyetsizliktir.

“Vehhâbîlik ve Melâmîliğin bir nev'ine zemin ihzar etmek.” tabirinde Vehhabilik ve Melamilik akımından etkilenen bir takım reformist ve ehli bidat hocalara işaret ediliyor. Bunlar bu gibi mezheplere dayanarak Ehl-i sünnete muhalefet ediyorlar, bir takım yanlış ve bidat fikirlerin yayılmasına zemin hazırlıyorlar. Bu akım ekseri İslam dininin ruhsatlarını nazara vererek dinde laubaliliğe sebebiyet veriyorlar.

Melamilik milâdî VIII. yüzyılda yaşanan siyasî ve sosyal çalkantılar sonucu ortaya çıkan akımlardan birisidir. Bir açıdan tarikat ve tasavvuf metoduna tepki olarak ortaya çıktığı da söylenebilir. Çünkü insanlardan uzaklaşmayı, inzivayı telkin eden tarikatlardaki uygulamaların tersine, toplum içinde yer almayı, ancak insanların hor ve hakir göreceği şekilde yaşamamayı öngören bir sistem ortaya konulmuştur.

Melâmîlikte halka dönük yaşam tarzı vardır. Yani tarikatlarda olduğu gibi halktan soyutlanma yoktur. Halkla iç içe olmayı esas alırlar. Halktan kopmazlar. Kendilerini herkesten aşağı görmek ilkesini benimsemişlerdir.

Melâmîlik tarihî süreç içinde üç grup altında incelenmektedir. Bu ayırım Melâmî pîrlerinin anlayış farklılığından kaynaklanır.

Birinci Dönem Melâmîleri: Haldun Kassâr’a bağlanan bu dönem Melâmîliğine Melâmîye-i Kassâriye ya da Hz. Ebu Bekir’e (r.a.) dayandığı görüşünden dolayı Tarikat-ı Âliye-i Sıddîkiye denilir. Bu dönem Melâmîliği geleneksel tarikat çizgisine yakındır. Ehl-i sünnet çizgisi içerisindedir. Nefsi gemleme, nafile ibadet, zikir, evrad vs. gibi tarikatlarda görülen kurallar bu dönem Melâmîlerinde de mevcuttur.

İkinci Dönem Melâmîleri: Bu dönem Melâmîleri ünlü mutasavvıf Hacı Bayram-ı Veli’nin kurucusu olduğu Bayramiye Tarikatının bir kolu olduklarından, Melâmîye-i Bayramiye diye adlandırılırlar. Bu dönem Melâmîleri vahdet-i vücud düşüncesini benimsemişlerdir. Aşırı Ehl-i Beyt sevgisinden dolayı Şiîliğe meyletmişlerdir.

Üçüncü Dönem Melâmîleri: Bu dönem Melâmîleri kurucuları Muhammed Nûru’l-Arabî’nin adından dolayı Melâmîye-i Nûriye diye bilinirler ve Nakşîliğe yakındırlar. Bu dönem Melâmîleri riya, şöhret, hubb-u cah gibi tehlikelerden kurtulmak uğruna halka kendilerini kötü gösterme, şeriata aykırı davranma gibi bir yöntem takip etmişler ve halkın kendilerinden kaçtığı oranda gerçek ihlâsı ve Allah sevgisini kazanacaklarına inanmışlardır.

Günümüzdeki bu ekolün savunucularının bir kısmı tıpkı Mevlevilik ve Bektaşilikteki gibi haktan ve kökünden sapmıştır. Melamiliğin diğer üç dönemine sapkın demek mümkün değildir. Ama bazı tenkide medar noktalar da vardır. Şiîliğe meyletmeleri gibi.

Bu zamanda Nur talebelerinin birinci hedef ve gayesi, dinsizliğe karşı imanı ve İslam’ın inanca temas eden hakikatlerini müdafaa etmektir. Lakin bütün Nur talebelerine teşmil etmeden, bir takım ehl-i ilim olan Nur talebeleri böyle bidat ve tahrifçi ekollere karşı Ehl-i sünnetin mühim esasları olan velayet ve takva esaslarını da müdafaa etmek iktiza eder. Hatta asıl vazifeleri sınıfındandır. Bu müdafaa işi sevk-i zaruretle, hâdisâtın fetvalarıyla terk edilmez. Yani dinsizliğe karşı imanı müdafaa edeceğim derken, bu gibi asıl vazifeler ihmal edilmemelidirler.

(1) bk. Kastamonıu Lâhikası, (48. Mektup).

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...