"Hâlbuki cumhur-u avam, mezhepte imtizaç etmiş olan zaruriyatı, nazariyat-ı içtihadiyeden vâzıhan temyiz etmediğinden, sehven veya vehmen Tahtieyi filcümle teşmil edebilir. Bu ise, hatar-ı azîmdir." Burayı izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Mezheplerin birbirinden farklı olan hükümlerinin doğruluk-yanlışlık açısından değerlendirilmesinde iki ekol vardır. Bunlar, Musavvibe ve Tahtiecilerdir.

Musavvibe: "Dört mezhep de haktır ve füruatta hak taaddüd eder." diyenlere, ilm-i usulde musavvibe denir. Hakkın feri konularda çoğalması, insanların coğrafi ve iklim şartlarından doğan farklılıklarına işaret ediyor.

Mesela, Uzak Doğu kültüründe böcek yemek normalken, bizim kültürümüzde iğrençtir. Şimdi hangisi hak, hangisi hatadır diyebiliriz; elbette her iki durumda kendi kültüründe haktır. Bu sebeple -yine dini bir kaynağa dayanan- Maliki Mezhebi'nde böcek yemek caizken Hanefi Mezhebi'nde caiz değildir. Şimdi Hanefi Mezhebi'nin hükmü ile Maliki Mezhebi'nin hükmü arasında; birisi hata ama, doğru olma ihtimali var; diğeri doğru ama, hata olma ihtimali var demek yerine, her iki hüküm de konumunda hak ve doğru demek en güzel olan değil midir?

İşte musavvibe ekolü "Bütün hak mezheplerin hükümleri kendi konumuna ve özel şartlarına göre hak ve doğrudur." diyerek mezhep taassup ve tutuculuğuna geçit vermiyorlar.

Yine abdestte başı mesh etmek husussunda, Hanefilerde başın dörtte biri, Şafilerde başa bir parmakla değmek yeterli iken, Malikilerde başın tamamı yıkanır vs. Şimdi Kutuplarda yaşayan Müslümanlar açısından hak olan Şafilerin fetvası iken Afrika'da yaşayan Müslümanlar için Malikilerin fetvası haktır; normal iklimde olan Müslümanlar içinde Hanefilerin fetvası haktır. Tabi burada verilen hüküm arzi değil, semavi olmalıdır.

Şimdi hak burada bir değil üçtür. Her üç mezhebin görüşü de coğrafi koşullara göre haklılık arz ediyor. Öyle ise dinin teferruat kısmında hak çoğalabilir. Bu sebeple Peygamber Efendimiz (asm) "Ümmetimin ihtilafında yani farklı hak mezheplerde olmalarında rahmet vardır." diye buyurmuştur.

Bu iki misalde tahtienin savunduğu "hak tek ve birdir, çoğalamaz" fikrine reddiye vardır.

Tahtie: "Mezhebim haktır, hata ihtimali var. Başka mezheb hatadır, sevaba ihtimal var." diyenler ki, bu hatalı anlayışa izafeten "tahtie" denmiştir. Bu fikirde taassup ve tutuculuk hakimdir. İslam birliğine ve beraberliğine ciddi anlamda zarar verme kabiliyetinde olan bir akım ve anlayıştır.

Yani bunların fikrine göre hak mezhepler içinde birisi hakka isabet etmişken diğerleri isabet edememiştir, diyerek diğer hak mezhepleri töhmet altında bırakıyorlar. Bu fikir, yukarda izah ettiğimiz masavvibe ve onların savunduğu salim yola uygun düşmüyor. Bu sebeple Üstad Hazretleri bu fikri kabul etmiyor.

Üstad Hazretleri bu manaya şu şekilde işaret ediyor:

"Halbuki cumhur-u avam, mezhepte imtizaç etmiş olan zaruriyatı, nazariyat-ı içtihadiyeden vâzıhan temyiz etmediğinden, sehven veya vehmen Tahtieyi filcümle teşmil edebilir. Bu ise, hatar-ı azîmdir. Bence, Tahtîeci, hubb-u nefisten neşet eden inhisar zihniyeti illetiyle malûldür. Ve Kur'ân'ın câmiiyetinden ve umum tabakat-ı beşere şümul-ü hitabından gafletle mes'uldür."

"Hem Tahtîecilik fikri, sû-i zan ve tarafgirlik hissinin menbaı olduğundan, İslâmda lâzım olan tesanüd-ü ervah, tevhid-i kulûb, tehâbbüb ve teâvüne büyük rahneler açmıştır. Halbuki hüsn-ü zanla, muhabbet ve vahdetle memuruz."(1)

Bu Tahtie fikri nefis ve benlik sevgisinden gelen bir fikirdir ve Müslümanların siyasi birliğine ciddi anlamda tehdit oluşturma kabiliyetinde olan bir akımdır. Halbuki buna mukabil olan Musavvibe fikri İslam ümmetinin birliğine ve dirliğine hizmet eden salim bir akımdır. Hem de Tahtie fikri insanlarda suizannı teşvik eden bir mizaçtadır.

Dinin asıl meseleleri ile teferruat olan meseleleri iç içe geçtiği için, avam insan bu ikisini ayıramayıp, dinin asıl meselelerini de teferruat gibi algılayıp onu da hata görebilir; bu da -Allah korusun- insanın imanını zedeler. Bu riskten dolayı Musavvibe akımının dediği gibi, Cumhur-u ulemanın kabul ettiği hak mezheplerin hepsine bütünü ile hak demek en güzel yoldur.

(1) bk. Sünuhat, Kur'an'ın hakimiyet-i mutlakası.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...